30 Aralık, 2011

YAŞLANDIKÇA GENÇLEŞEBİLMEK




2012’nin gönlünüzce geçmesi dileğiyle…,

Yunus Emre’nin güzel bir sözü

(“Paylaştığın senindir, biriktirdiğin değil”)

Ve güzel bir şiir

YAŞLANDIKÇA GENÇLEŞEBİLMEK

Gençlik bir hayat devresi değil bir akıl halidir.
Yıllar cildi buruşturabilir, ancak, heyecanların bitişiyle ruh buruşur.
İnsan kendine olan güveni kadar genç, kuşkusu kadar yaşlı,
Cesareti kadar genç, korkuları kadar yaşlı
Umudu kadar genç, bezginliği kadar yaşlıdır.
Hiç kimse fazla yaşamış olmakla yaşlanmaz.
İnsanları yaşlandıran, ideallerinin bitmesidir.
Kalbi sevdikçe, neşe duydukça, güzellikleri fark ettikçe,
Beyni yeni şeyler keşfettikçe herkes gençtir.
İnsanlar yaşadıkça yaşlandıklarını sanırlar,
Halbuki yaşamadıkça yaşlanırlar.
İnsan, yaşlı olmaya karar verdiği gün yaşlanır.

SİZ BU YIL DA GENÇ KALIN

W.E. Gladstone ve S.Ullman’ın şiirlerinden yararlanılarak hazırlanmış.


Banakalırsa “Her şey gönlünüzce olsun…”

29 Aralık, 2011

ELİF ŞAFAK/İSKENDER


2011 yılının okuduğum son kitabı "İskender". Roman, Türk-Kürt kökenli, Londra’ya göç etmiş bir aile üzerinden göçmenlerin durumunu anlatıyor. Bir ailenin trajik hikâyesi de diyebileceğimiz roman özellikle anne-oğul ilişkisini sorguluyor. Her ne kadar romanın yarısına geldiğimde dahi olayları tam olarak kavrayamasam da son yarısı daha hızlı, daha anlaşılır geldi bana. Tek tek sürekli ayrı insanları anlatarak olaya girmesinden mi? bilmiyorum ama, ilk başta kitaba bir türlü tam olarak giremedim, karakterlere ve konuya tam olarak hakim olamadım. Belki çok sık okuyup/bırakmamdan, belki sürekli yeni eklenen karakterleri geç tanıyabilmekten, belki araya giren mektupların yarattığı karmaşadan, bir türlü akıcı bir hale gelemedi kitap. "Su gibi okudum" değil, "çok sıkıcıydı" o da değil, ne bileyim bir türlü tanımlayamadım kitabı. Oysa ki "AŞK" bir hayli etkilemişti beni. Bunların hepsi benim fikirlerim tabii, banakalırsa siz okuyun ve kendiniz karar verin.


Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...

Aşkı aramadan evvel, düşün bir, ya benden nasıl bir âşık olur?
İnsanın sevdası karakterinin yansımasıdır.
Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, aşkı da bir cenk gibi yaşarsın.
Gönlü pak olanın sevgisi de saf olur.
Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.
En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...
Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız.
Budur çözülmesi gereken bilmece...

22 Aralık, 2011

MAKARNA SALATASI

Hafta sonu, yani daha yenilerde yaptım makarna salatasını. Resmini çekmeyi aceleden unutmuşum. Allahtan eskilerden kalma bir resim vardı elimde. Pek güzel çekememişim ama ne yapalım idare edeceğiz. Kolay, hızla yapılan ve genelde çok beğenilen, çoğumuzun da aslında bildiği bir salata. Banakalırsa henüz yapmadıysanız, bir çay davetinizde deneyin derim.


MAKARNA SALATASI
3/4 paket haşlanmış makarna
avuç içi kadar haşlanmış bezelye
1 tane küçük küçük doğranmış havuç (kimileri haşlıyor ama, ben böyle daha çok seviyorum)
3-4 adet haşlanıp küçük küpler halinde doğranmış sosis
mayonez (göz kararı)
iki yemek kaşığı yoğurt
doğranmış dereotu
yazın salatalıkta ilave ediyorum
ve gönlünüzün istediği kadar kornişon turşu (küp küp doğranmış)


konserve yada haşlanmış mısır



Makarnayı haşlayıp, süzdükten sonra, diğer malzemeleri ilave edip karıştırıyoruz. Tarif bu kadar kolay, eğer seviyor iseniz tüketmesi tariften daha kolay.

09 Aralık, 2011

ELLERİNİZİN SOĞAN KOKMASINI ÖNLEMEK İÇİN ...

Sabah kara uyandı bu gün Ankara. Bir çoğumuzun "yağsın ama tutmasın, tutsun ama çabuk kalksın, ilk yağdığında iyi, sonrası berbat,..." yorumlarını bilmeme rağmen, ben koşulsuz öncesi/sonrası ile karı çok seviyorum. Beyazlığı ruhumu aydınlatıyor. Havayı yumşatması içimi ısıtıyor. Yağışını camın arkasından seyretmek inanılmaz huzur ve keyif veriyor. Çok sevdiğim için zorluklarını gözümde büyütmeden anın tadını çıkartmayı tercih ediyorum. Siz sabah sabah neler hissetiniz bilmiyorum ama; amacım aşağıda ki yazıyı paylaşmak için yazmak olsa da, duygularımı da paylaşmışken iyi bir hafta sonu diliyorum. Yazı Milliyet Gazetesinden alıntı... Ben özellikle metalin çok iyi geldiğini tecrübe ile bilenlerdenim. Kimbilir belki hepimiz bir çoğunu biliyoruzdur ama; bilmeyenler için paylaşmak istedim. Banakalırsa deneyin derim.


Soğan, sarımsak ve balık gibi ellere kötü koku bırakan yiyecekler ile yemek hazırlamak kabusa dönebilir. Ağız kokusuna karşı diş fırçalamak işe yarasa da eller için sorun daha büyüktür. Ertesi gün dahi buram buram soğan kokan eller kendinizi rahatsız hissetmenize neden olur.




22 Kasım 2011 MİLLİYET GAZETESİ
Soğan ve sarımsak gibi kötü kokulardan kurtulmanın pek çok yolu vardır. İşte bunlardan bazıları:

1. Tuz ile ovmakSoğuk su ile karıştırılarak macun kıvamına getirilen tuz ellere sürüldüğünde ve durulandığında kokunun gitmesini sağlar. Ayrıca bu doğal bir yumuşatıcı görevi de görür. Ancak bu işlemden sonra krem sürmeyi unutmayın. Çünkü tuz ellerinizin kurumasına neden olabilir.

2. Elleri domates suyunun içine sokmakEn az 5 dk süreyle domates suyu içerisine sokulan ellerde soğan kokusundan eser kalmayacaktır. Ardından ellerinizi sıvı sabun ile yıkayın.

3. Elleri metale sürmekPaslanmaz çelik materyaller hayatımızın her alanında kullanılır. Soğan gibi kötü kokuya neden olan maddelerle uğraştıktan sonra örneğin musluğa elinizi sürerseniz bu koku ortadan kaybolacaktır. Demir bir kaşık da aynı görevi görmektedir. Çünkü soğanın içerisindeki kötü kokuya neden olan sülfür molekülleri metal ile etkileşime geçer ve nötr hale döner.

4. Limon suyu sürünEllerinizi limon suyu içerisinde 3 dakika beklettiğinizde kokudan eser kalmadığını göreceksiniz. Eğer limon yoksa sirke veya gargara da kullanılabilir.