Ben bir doğa aşığı, ben bir bahar
sevdalısı, gün eksilmesin penceremden diyenlerden, kuş cıvıltısını, su sesini,
çeşit çeşit kokuyu sevenlerden. Mevsim bahar olunca doğada “en güzel benim”
telaşı, kim daha güzel kokuyur?” yarışı, sanki bir fark edilme çabası var.
Ruhu, kalbi narin, kırılgan bayanlar gibi… Önce ağaçlar yavaş yavaş patlama
derdine, her yağmur ile iyice yeşerip ben de varım telaşı ile sanki podyumda
sıraya giriyorlar. Ben sanıyorum en çok Leylakları seviyorum, kokusu beni her
bahar mest ediyor, her bahar "çok güzel olduğu için mi ömrü bu kadar kısa” diye
düşünüyorum. Olmadı şimdi hanımellerine haksızlık ettim, yakındır onlarında
dünyaya parfüm salma zamanı. Hanımeli de beni kokusu ile mest edenlerden.
Güllerin dallardan taşma telaşı, rengi, albenisi, ıhlamurların patlama, çiçek
verme, buram buram kokma zamanı. Erguvanlarda baharda güzelim çiçekleri ile bir
koşu gelip, “ce” diyip, gideceklerden. Sanki doğa bizim için bir fener alayı
hazırlıyor. Hani çocuklukta annelerimizin ellerimizden tutup götürdüğü, sıra
sıra geçenleri hayran hayran seyrettiğimiz kocaman, büyük bir fener alayı.
Kokusu, coşkusu, rengarenk özenle seçilmiş renkleri, albenisi, tomurcuğu,
çiçeği, … arka arkaya, sırayla, büyük, hem de inanılmaz organize bir fener
alayı. Seyretmeyi, zevk almayı, fark etmeyi bilenlere. Banakalırsa madem çocukluğumuzun o güzelim fener alayları kalmadı hiç değilse bu muhteşem gösteriyi, renk cümbüşünü kaçırmayın....
Bu ara da resimler kızım tarafından çekildi. Ben hala bu konuda yeteri kadar başarılı değilim.