29 Haziran, 2010

HAMUR AYNI, KEKLER FARKLI FARKLI..4,3,2,1


Bayanlar genelde pasta, börek, yemek yaparlar ama; hepimizin elinin daha çok alıştığı, düşünmeden yaptığı, dilediğince oynadığı tarifler vardır sanıyorum. Bu kek tarifi de benim için öyle. Ana tarif aynı ekleme ve çıkarmalarla çeşit çeşit kekler yapıyorum. Kakao+portakal kabuğu rendesi+damla çikolata ilavesi ile damla çikolatalı, bazen sadece portakal kabuğu koyarak sade, kimi zaman yarısı kakao, yarısı sade yaparak mermer kek, kuru incir+kuru kayısıyı küçük küçük doğrayıp ilave ederek meyveli, süt yerine 1 bardak çay+tarçın ilavesi ile çaylı, sade kek yapıp kalıbın üstüne fındık kırıkları koyarak fındıklı... vb. Bunlar bir çırpıda aklıma gelenler. Hep aynı şeyi tekrar etmektense küçük ilaveler ile çeşit çeşit yapmayı ve tabii ki yedirmeyi çok seviyorum. Hepsini resimleyemedim, daha sonra diğerlerinin resimlerini de koymaya çalışırım. Bu günkü kakao+portakal kabuğu rendesi+damla çikolata ilavesi ile damla çikolatalı kek. Deneyin siz de banakalırsa beğeneceksiniz.

Gelelim tarife,
Malzemeler
4 yumurta (ben 3 yumurta koyuyorum)
3 un
2 şeker (ben 1 şeker koyuyorum)
1 bardak süt
1 bardak yağ (ben 1/2 bardak koyuyorum)
1 paket kabartma tozu
İlkönce şeker ile yumurta 5 dakika kadar çırpılır. Daha sonra diğer malzemeler ilave edilip karıştırılır. Yağlanmış kek kalıbında, turbo fırında yaklaşık 30 dakika da çayın yada kahvenin yanına hazır. Hadi buyrun, almazmısınız ?


25 Haziran, 2010

MUTFAKTA SANAT








Çok söyledim biliyorum ama; ben gerçekten yaratıcı insanlara bayılıyorum. Dolabınızdaki her şeyin size gülümsediniğini düşünsenize, çok keyifli olur değilmi :)

24 Haziran, 2010

FAYDALI BİLGİLER ...

FAYDALI BİLGİLER
-Karıncalar hıyardan nefret eder. Çıkış yerlerine koyun.
-Pırıl pırıl buz için suyu kaynatıp dondurun
-Ayna parlaklığını alkolle silerek elde edin
-Sakız lekesini elbiseyi 1 saat buzluğa atarak temizleyin

-Beyazlık için çamaşırı 10 dakika limon dilimi konmuş sıcak suya sokun
-Saçınızı bir çay kaşığı sirkeyle ıslatıp yıkarsanız pırıl pırıl olur
-Limondan azami limon suyu almak için limonu bir saat sıcak suda bekletin
-Lahana kokusundan kurtulmak için kaynattığınız suya bir dilim ekmek atın
-Elinizdeki balık kokusunu elinizi elma sirkesi ile yıkayarak giderin
-Soğan soyarken sakız çiğneyin, gözünüz yaşarmaz.


-Patatesin çabuk haşlanması için bir patatesin yarısını soyarak kaynatın
-Yumurtayı tuzlu suda haşlarsanız çabuk pişer (ve çatlamaz)
-Mürekkep lekesinin üzerine diş macunu koyup kurumaya bırakın
-Tatlı patatesi haşladıktan sonra soğuk suya atın çabuk soyulur
-Fare ve sıçanları uzaklaştırmak için bulunabilecekleri yerlere karabiber koyun, kaçarlar.

Bunlardan benden,

-Pirinç pilavı yaparken bir iki damla limon suyu sıkarsanız pirinç pilavınız daha beyaz olur.
-Mum lekesini mum dökülen yerin/şeyin üstüne bir bez koyarak ütü ile temizleyebilirsiniz.
-Pas lekesinin üstüne biraz limon suyu sıkıp ütülerseniz lekeyi alırsınız.
-Kuru Bakliyatlarınızı sıcak ortamlarda böceklenmeden saklamak için üzerine bolca tuz ilavesi yaparak bez torbalarda saklayın.
-Su ısıtıcılarınızı sirke koyup kaynatarak temizleyebilirsiniz.
-Taze limonu eliniz ile tezgahta ezerseniz, suyu daha fazla olur.
-Köftelere koymak için yada galeta unu gibi kullanmak için bayat eklerinizi ufak ufak doğrayıp, 1 gece bekleterek (kuruması için), ertesi gün robottan çekebilirsiniz. Yıllardır bu işlem sayesinde galeta unu almıyorum.
-Salça ağzı açıldığında çabuk bozulur ve küflenmeye başlar, ben her kullanmada temiz kaşık kullanıp, üstünü düzelterek tuzluyorum. İnanın En az 1 ay hiçbir şey olmuyor.
-Özel günlerinizde kullanmak için bir kaba (fanus, silikon kek kalıpları vb.) nazar boncuğu yada renkli taşlar ile doldurup üstüne soda döküp dondurabilirsiniz. Soda sudan çok daha geç eridiği için masalarda hoş bir görüntü oluyor.
-Dolaplarınıza naftalin kokusundan hoşlanmıyor iseniz, sabun koyabilirsiniz. Hem güzel kokmasını sağlar, hem güve gelmesini engeller, hem de sabun kuruduğu için daha uzun zaman kullanırsınız.
-Karnıbahar haşlarken haşlama suyuna biraz süt ilave eder iseniz hem beyaz olur, hem kokusunu bastırır.
-Balık kızarttığınız tavada limon kabuğu, ya da portakal kabuğu çevirirseniz hem ortamın, hem de tavanın kokusunu alır.
-Nohut ıslattığınızda suyuna biraz karbonat koyarsanız daha çabuk yumuşar.
-Portakal yada limon kabuklarını rendeleyip deepfreze attığınızda her an elinizin altında ve kullanıma hazır olur.

Banakalirsa deneyin derim.

22 Haziran, 2010

YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR


YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.


21 Haziran, 2010

KADAYIFLI MUHALLEBİ


MALZEMELER
250 gr. kırık kadayıf
1 kaşık tereyağ
1 su bardağı ceviz veya fındık

MUHALLEBİSİ İÇİN
1 lt süt
7 kaşık un
1 su bardağı şeker (2 parmak eksik)
1 paket krem şanti
Vanilya
YAPILIŞI
Kadayıf, eritilmiş tereyağda rengi dönene kadar kavrulur. İçine şeker ve ceviz ilave edildikten sonra biraz daha kavrulur. Kadayıfın yarısı büyük dikdörtgen borcamın altına serilir. Ayrı bir yerde krem şanti hariç muhallebi malzemeleri karıştırılıp pişirlir. Sonradan krem şanti ve vanilya ilave edilip çırpılır. Muhallebi soğuduktan sonra kadayıfların üzerine dökülür. Muhallebinin üzeri kalan kadayıfla kaplanır. Soğuk olarak servis edilir.

Not: Kadayıfların üzerine dökmeden önce muhallebinin iyice soğumuş olmasına dikkat edin, çünkü sıcak muhallebi kadayıfları yumuşatır.

Eee sonrası malum banakalirsa afiyetle (şu sıcak yaz günlerinde isterseniz yanında 1 top dondurma ile) yenilir.

17 Haziran, 2010

YAŞAMI ISKALAMAYIN

Çocukluk ne güzel ve hiç bitmeyecek gibiydi değil mi? Hayat; okul, oyun ve evden, telaşlar andan ibaret. Gençlik ile birlikte koşarayak geldi tüm sorumluluklar, iş, ev, çocuk,...bitmez tükenmez, güzel, bir o kadar da yorucu telaşlar. Otuzlu yaşların ortasıydı sanıyorum aynanın önünden geçerken, hayatın izlerini, yansımalarını, koşuşturmacalar aynı olsa bile, yorgunluklarının arttığını farketmeye başlamam. Daha erken biliyorum, üzülmeyin umutsuz da değilim, mutsuzda. Henüz otuzlu yaşların sonundayım, ve hayatı, yorgunluklara rağmen ıskalamadan yaşamayı seviyorum. Bu yüzdendir ki; dokunmayı, koklamayı, paylaşmayı, çare olmayı, gülen yüzleri ve hatta ağlamayı bilenleri, içten gelen merhabayı, riyasız dostluğu, barışı, arkadaşlığı, .... tüm bunların olduğu bir yaşamı çok seviyorum. Banakalırsa siz de çok geç olmadan hayatı nasıl mutlu hissedecekseniz öyle ama; ıskalamadan yaşayın. Sevgiyle kalın.

15 Haziran, 2010

YOĞURTLU KIRMIZI BİBER SALATASI


Bu salata bence yazın en güzel, en hafif, yapımı kolay ve çok beğenilen salatalarından biri. İstediğiniz kadar kırmızı biberi közleyip, küçük küçük doğrayıp, bol sarmısaklı yoğurt ile karıştırıyor, üzerine dilediğiniz şekilde süslüyorsunuz. Ben bu salataya nane ve pul biberi çok yakıştırıyorum. Bu arada eğer eliniz çok bol közlemeye giderse banakalırsa bolca yapıp, poşetler ile deepfreze kaldırın ki, kış için de büyük kolaylık ve yaz tadlarını en sağlıklı yoldan tüketmek için elinizin altında hazır olsun.

09 Haziran, 2010

ÖDEM DEYİP GEÇMEYİN ÖNLEMİNİZİ ALIN!


Bahar aylarını insanın içini kıpır kıpır yapmasından tutun da, sebze-meyve bolluğuna, mis gibi ortalığa yayılan kokulara (leylaklar, ıhlamurlar, iğdeler, güller, …), günün uzun olmasına, sabah kuş sesleri, serçe cıvıltıları ile uyanmaya, … kadar her şeyi ile çok seviyorum. Genelde çok üşüyen birisi olduğumu düşünürsem sıcak birçok rahatsızlığı tetiklese de sıcak havayı da, soğuk havaya tercih edenlerdenim. Yada şöyle de diyebilirim; sıcaktan davul gibi şişmeyi, üşümeye tercih ediyorum. Her gün sabah kalktığımda tamam işte o gün bu gün birazdan sanıyorum patlayacağım hissi ile, ellerim şişmiş, uyuşmuş, yüzüm keza şişmiş olarak uyanıyorum. En kötüsü de çok sıcak havalarda ve hareketsiz kaldığımda (araba, otobüs yolculuğu gibi) yürürken parmak uçlarımın yada bacaklarımın zonk zonk etmesi. Aslında önerilerde ki gibi, az tuzlu yiyen, bol su içen, oldukça hareketli, karbonhidratı da çok tüketmeyen birisiyim ama; yine de ödem sorununu oldukça sık yaşıyorum. Sizler için böyle sıkıntılarınız var ise faydalı olur diye düşündüğümden aşağıdaki yazıyı Milliyet Gazetesinden alıntı yaptım. Güzel bilgiler var. Ananas’ın ödem söktürücü olduğunu daha önce hiç duymamıştım. Bahar yorgunlukları, ödemler, … gibi sıkıntıları çoğumuzun yaşadığını düşünürsek kim bilir, belki aşağıda ki bilgilerden faydalanacak arkadaşlar olur.

Ödem deyip geçmeyin önleminizi alın!

Zaman zaman vücutta oluşan şişkinlikler bir hastalığın habercisi olabilir.

Birçoğumuz zaman zaman yüzüklerimizin parmağımızı sıktığından, bazen ayakkabımızın ayağımıza dar geldiğinden, çorabımızın ayak bileğimiz çevresinde iz bırakmasından rahatsız oluruz. İnsanın yaşam kalitesini çok etkileyen bu duruma “ödem” denir.

Ödem, vücutta dokular arasında sıvı birikmesi olarak tanımlanır. Başta hipertansiyon, kalp, böbrek, karaciğer ve tiroid bezi hastalıkları sırasında ortaya çıkabilir. Ağrı kesici ilaçlar ve bazı kortizon içeren ilaçların kullanımı sırasında da ödem tetiklenebilir. Bazen de hiçbir nedeni olmadan ortaya çıkabilir. Bu durum daha çok tuzdan ve karbonhidrattan zengin beslenme sırasında görülebileceği gibi, özellikle kadınlarda her ay adet öncesi döneminde artan progesteron hormonuna bağlı olarak da oluşabilir.

Hastalığa bağlı ödem tablosunda ödem, göz çevresinde, bacaklarda, karında ve ellerde olur. Ödem süreklidir. Beraberinde mevcut hastalığın varlığına göre halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı, solukluk gibi şikayetlerde ortaya çıkabilir. Vücut genelde şiş ve parlaktır. Bacağın ön yüzüne el ile bastırıldığında çukurluk oluşur. Bu durumda mutlaka bir iç hastalıkları uzmanına başvurarak ödemin neden kaynakladığı bulunarak tedavisi yapılmalıdır. Nedeni belli olmayan ödem şeklinde ise ödem sürekli değildir. Kişinin yaşam tarzından etkilenir. Uykusuzluk, adet dönemleri, yağlı, tuzlu, karbonhidratlı yiyecekler ve alkollü içkiler ödemi artırır. Ödem gün içinde değişim gösterir. Beraberinde çok fazla sistemik yakınma yoktur. Hareket etme ile ve su içme ile şiddeti azalabilir. Eğer sizde zaman zaman vücutta şişlik hissediyorsanız aşağıdaki önlemleri almanızda fayda var. Tuz oranı yüksek yiyeceklerden uzak durun. Peynir, zeytin, salamuralar, turşular, bulyonlar, şarküteri ürünleri, tuzlu bisküviler yüksek miktarda tuz içerir. Dikkatli olun.

Suyu ihmal etmeyin
Taze ananas bromelin adlı bir madde içerir, doğal ödem söktürücüdür. Sabah aç karnına 1-2 dilim ve öğün aralarında tüketilebilir. Yine kivi, maydanoz ve terenin de ödem azaltıcı etkileri biliniyor. Probiyotikli yoğurtlar ve kefir bağırsakta iyi bakteri oranını artırarak şişkinliği azaltır. Düzenli kullanımın faydası var. Su içmek çok önemli. İyi bir dolaşım sistemi, iyi bir boşaltım sistemi ile birliktedir. Böbreğin ve bağırsağın iyi çalışması için günde 2-2.5 litre kadar su tüketilmelidir. Bitki çaylarına karanfil eklenebilir. Alkol, gazlı içecekler, kafein oranı yüksek içecekler (çay, kahve ) ve tuz oranı yüksek içecekler soda, şalgam suyu, tuzlu ayranlardan ödem şikayeti olanlar uzak dursun. Çok fazla basit karbonhidrat tüketilmemelidir. Özellikle basit karbonhidratlar denilen beyaz un, şekerlemeler ve pirinç gibi gıdaların glisemik indeksi yüksektir. Şişkinlik yapabilir. Yağ oranı yüksek kızartmalar, soslar, şarküteri ürünleri de ödemi artırabilir. Gün içindeki aktivitenizi artırın. Ayaklarınızı yukarıda tutmaya özen gösterin. Masa başı işte çalışıyorsanız saat başı su molası verin, masanızdan kalkın bir dolaşıp tekrar çalışmaya devam edin. Masanızın altına bir yükseklik koyun ve ayağınızı onun üzerinde tutun. Kilo yönetiminize özen gösterin, fazla stresten uzak durun.

08 Haziran, 2010

KADINLIK HALLERİMİZ ...

Yukarıda ki resim uzun zaman önce maillerde bir hayli gezinmişti. İlk gördüğüm de özellikle çalışan hanımlar ya da çalışmayıp ev hanımı bile olsa çocuklu hanımlar için gerçekten zaman zaman yaşadığımız telaşları (ne fark eder ki ev hanımı, çalışan hanım sonuçta hepimizin günlük telaşlarını) iyi anlatmış diye düşünmüştüm. Hepimizin kendimizi böylesine çılgınca, hiç bir şeye yetişemez, yorgun, bıkkın, zamanı uzatmak elimizde olsaydı diye keşkeler ile çırpındığımız zamanlarımız eminim ki olmuştur. Günlük telaşlarımız bir tarafa, evden çıkıp servise yetişme telaşındayken, işten çıkmış, çocuğu yuvadan almış bir de o hasta ise yemek yapmak telaşındayken, dar zamanda misafir gelecek diye telaşlanıp, ufaklık her gün uyur ama o gün uyumayacağı tutar ise hazırlık nasıl yetişecek diye avaz avaz bağırmak isterken, …. daha çooook uzatılır biliyorum ama; kısaca bazen hepimizin kendimizi böyle hissettiği eminim ki olmuştur. Ve yine eminim ki çoğumuzun eşi bu durumu ya anlamaz, ya neden nedir bu telaşın der, ya da bırak canım biraz kendin yapıyorsun deyip sizi kahreder. Enerjinizin bitmesi, kendinizi yorgun, bitkin ve hiçbir şeye yetemez hissetmeniz bir tarafa en kötüsü de budur sanıyorum. Sırtınızda ki yükünüzün değil ama; ruhunuzdaki dalgalanmanın paylaşılmasını isteriz ve tabii ki anlaşılmayı, takdir edilmeyi, ellerine, emeklerine sağlık denilmesini isteriz. Belki de tek isteğimizdir bu dar zamanlarımızda ki yorgunlukların hafiflemesi için paylaşılmak/anlaşılmak... Banakalırsa böyle, siz ne dersiniz?

04 Haziran, 2010

DUT MEVSİMİ VE MİTOLOJİDE DUT AĞACI


Bu aralar, dışarı her çıktığımda henüz yeni yeni meyve veren dut ağacına sıkça rastlar oldum. Özellikle şu bodur ve yaprakları aşağı doğru olan, kara dut ağacını görüntü olarak çok beğenirken, aklıma bunları yazmak ve sizler ile paylaşmak geldi. Dutun kurusunu sevmek ile birlikte aslında ben tazesini çok yerim dersen yalan olur. Belki ağaçtan uzanıp yediğim bir ya da iki tane. Bu güzel hikaye ve okuduğum faydalarından sonra sanıyorum biraz daha fazla tüketmem gerektiğine inandım. Umarım bu bilgiler size de ışık tutar…. Bu bilgileri öğrenirken edindiğim bir başka faydalı bilgi ise; dut ağacının elinize geçen lekesini, yine dut ağacının yaprağı ile elinizi ovarak temizleyebiliryormuşsunuz. Banakalırsa deneyin derim...

Mitolojide dut ağacı sonsuz aşkı simgeler. Dut’un anavatanı Çin ve bu ağaç ipeğin Avrupa’ya gitmesi ile başka kıtalara yayılıyor. Bir çoğumuzun bildiği gibi ipeği yapan ipek böceği dut yaprakları ile beslenir. Avrupa ipek üretmek istediğinde mecburen dut ağacı ithal etmek zorunda kalmış. Bu ağaç ipekböceğine verdiği katkı dışında da, meyveleri ile insanlığa inanılmaz hizmet verir. Beyazdut, demir, kalsiyum ve B1, B2 vitaminlerini bolca barındırır iken, karadut ağız ve boğaz hastalıklarına iyi gelir. Hem kuru, hem de tazesini tüketebiliriz. Derideki kanamalı yaralara ya da kanayan burna taze dut yaprağı sürüldüğünde kanamanın hızlıca durduğunu da bir yerlerde okumuştum. Yapraklarının iyi bir idrar söktürücü olduğunu, dut’un yüksek kolesterole iyi geldiğini, vitamin deposu olduğunu ve ipek böceğine katkısını düşünürsek nasıl da meyvesinden yaprağına bize hizmet ettiğini sanıyorum anlarız. Bu arada mitolojide dut’un yeri, o da farklı bir konu. Aşağıda merak edenler için onu da yazdım.

Piremus ve Tipse, birbirine inanılmaz derecede aşık iki genç. Yalnız aileleri kavuşmalarına engel, çünkü; iki ailede gençlerin birleşmesini istemiyor. Bu yüzdendir ki, gençler gizli gizli buluşmak zorunda kalıyorlar. Bir gece, yine gizlice bir ağacın altında buluşmak üzere sözleşiyorlar. Önce Tipse geliyor buluşma yerine ve sevgilisini beklerken yemeğini yeni bitirmiş olan aslanı görüyor. Korkarak ormandaki mağaralardan birine saklanmaya karar veriyor. Mağaraya doğru koşarken boynundaki eşarbı düşürdüğünü fark etmiyor. Az sonra Piremus geliyor. Piremus gelince bir de ne görsün! Aslanın ağzında sevgilisinin eşarbı duruyor. Sevgilisinin aslana yem olduğunu düşünüyor ve hiç düşünmeden belinden hançerini çıkarıp göğsüne saplıyor. O sırada saklandığı mağaradan çıkan Tipse, gördüklerine inanamıyor, dehşete kapılıyor ve sevgilisinin göğsündeki hançeri alıp, kendi göğsüne saplıyor. Tanrılar şahit oldukları bu sahneden çok etkileniyorlar ve bunun içindir ki buluşmak üzere anlaştıkları ağacı sonsuz aşka adıyorlar. İşte sonsuz aşkı simgeleyen o ağaç dut ağacı.

02 Haziran, 2010

KEVSER RUHİ "SAÇLARI DELİ ÇORUH"


Kevser Ruhi’nin “Saçları Deli Çoruh” okuduğum ilk öykü kitabı. Güzel çabucak, bir telaş içinde okunuveren kitabını, yalın ve zengin dilini, doğa ve insan betimlemelerini çok beğendim. Tavsiye olunur, banakalırsa okuyun derim. Farklı farklı öyküler okumak insanı hem çok dinlendiriyor, hem hiç yormaksızın dinginleştiriyor. Bence tüm kitap severlerin ara sıra kitaplıklarına kattıkları öyküler ile, ufuklarını açmaları, hayal ve gerçek arasındaki bağlantıyı öyküler ile yakalamanın tadına varmaları gerekiyor.

''Hani uçuruma çekilme duyumsaması olur ya içimizde,Kevser Ruhi'nin anlatımı da böyle.Evet,baş döndürücü,hatta tehlikeli ama güzel de!''
Sadık Aslankara-Cumhuriyet Kitap

"...Gönül yarası dediğinin, buruk gülümsemeyle anımsanan bir çift ela göz olduğunu anlatmadıydı bana. Ben de sesindeki berraklığın yorgun ruhuma iyi geldiğini söylemedim, bir de 's'leri söylerken ne kadar dayanılmaz olduğunu...""Saçları Deli Çoruh", kurda kuşasökmeyen sınır çizgilerinin acımasız bir yasağa, sevdanın, sınırı geçtikten sonra kedere dönüştüğü "karşı yaka" da hasretçeken insanların, acının, sevincin, mutluluğun, düşün ve cenazenin, ayrılığın ve kavuşmanın iç içe geçtiği, öyküler...İlk kitabı "Kehribar Kadınlar" ile özgün bir öykücü olduğunu kanıtlayan Kevser Ruhi, "Saçları Deli Çoruh" ta da zengin dili, imgeleri, doğa ve insan betimlemeleriyle başarısını sürdürüyor.

01 Haziran, 2010

MERCİMEK KÖFTESİ


2 su bardağı kırmızı mercimek
1.5 su bardağı ince bulgur
3 soğan
Yağ, kimyon, maydanoz, salça varsa taze soğan

Mercimek 3-4 bardak su haşlanır. Sıcakken üstüne bulgur dökülüp karıştırılır. Ağzı kapatılıp bulgurun kabartılması beklenir.Diğer malzemeler ilave edilip yoğrulur. Sonrası malum, köfte gibi şekiller verilerek afiyetle yenilir. (Ben kuru soğanı bazen yağda biraz çevirip, bazen sadece küçük küçük doğrayıp ilave ediyorum)