21 Kasım, 2012

Altın Defter / Doris Lessing


Bu aralar kitap okuma konusunda biraz tembel yada ne bileyim biraz ağırkanlıyım. Elimde bekleyen bir hayli kitap olmasına rağmen bitirdiğim kitabın kalınlığından mı?, ağırlığından mı?, yoksa hiç kimsenin günahı yok benim başladığım kitabı yarım bırakamama, elimde uzunca bir zaman kalsa da araya başka çerezlik de olsa bir şey alamama huyumdan mı bilinmez yaklaşık altı aydır aynı kitabı okuyorum. Dün gece bitti nihayet... Kitabın adı "Altın Defter". İniş ve çıkışları olan, yer yer ağır gitse de bitmeli diye düşündüğüm, Nobel Ödüllü, kocasından ayrılmış ve bir çocuğu olan bir kadının hayat hikayesi. Banakalırsa okuyun ama kitap yaklaşık 700 sayfa olduğu için araya çerezlik bir şeyler katın derim.

Genç bir yazar olan Anna Wulf, kocasından ayrılmış, küçük çocuğuyla birlikte oturmaktadır. Bir süredir hiçbir şey yazamadığı için, hiç de doyurucu olmayan ilişkilerin düş kırıklıklarıyla yaşamının çökmekte olduğu duygusuna kapılır. Delireceğini düşünür ve yaşadıklarını farklı renklerde dört defterde toplar. Siyah defterde, yazarlık sorunlarını dile getirir. Kırmızı defter, siyasal yaşamı içindir; sarı defter ise ilişkileri ve duyguları için. Mavi deftere de günlük olayları yazar. Ne ki, Anna’nın iyileşip yeniden doğuşuna giden kapıyı beşinci defter açacaktır: Altın Defter. 2007 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Doris Lessing, kendisine büyük ün sağlayan Altın Defter’le de, Fransa’nın en saygın ödüllerinden Médicis Ödülü’nü yabancı roman dalında almıştı. Roman, birçoklarınca feminist hareketin başyapıtı olarak kabul edilmiş, Lessing ise kişisel ve siyasal kimliğini aramakta olan bir kadının derinlikli öyküsünü anlattığını ileri sürerek bu görüşe uzak durmuştu.

13 Kasım, 2012

KIŞA HAZIR MISINIZ?




Geldi gelecek derken kış kapıya iyice dayandı artık. Hepimizin çocuklarımıza, kendimize hazırladığımız, bazen bir arkadaştan, bazen bir büyüğümüzden öğrendiğimiz bir karışım yada uyguladığı tarif vardır. Ben genelde boğaz ağrısı yada gripal durumlar için bir bardak ılık suya 1 tatlı kaşığı bal ve yarım limon sıkıyorum. Bazen de bir bardak süte 1 tatlı kaşığı zencefil ve 1 tatlı kaşığı tarçın koyuyorum. Annem Elma ve karabiber yapar yıllardır uğraştığı faranjiti için. Kız kardeşim bala, tarçın, zencefil, karabiber  ilave ederek başka bir karışım hazırlıyor. Yenilerde zerdaçal koyar oldum bu karışımlara. Zerdaçal ve zencefil bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardım ediyormuş. Tam da kış, karışımlar, ... derken Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun Hürriyet gazetesindeki köşesinde yazdığı aşağıdaki yazıyı okudum ve sizlerle de paylaşmak istedim. Kimbilir belki bildiğiniz, uyguladığınız şeylerdir, bilmeyenler ya da bilip de unutanlar için faydalı olur diye paylaşmak istedim. Banakalırsa uzun olduğuna aldanmayıp okuyun bir derim.Hastalıksız, sağlıklı ve mutlu bir kış geçirmemiz dileğiyle...


Kışa hazır mısınız?
Bedenimizi kışa hazırlamanın yolu yalnızca grip veya zatürree aşısı yaptırıp avuç avuç bağışıklık güçlendirici hap yutmaktan geçmiyor.
Yapılması gereken daha önemli, daha basit ve ucuz ama çok daha etkili şeyler var ve “o şeyler”in “ilk yedili”si şunlar olmalı...
BOL güneşli yaz günleri bitti. Pastırma sıcakları da geride kalıp havalar soğuyunca öksürüp hapşıranlar, “nezle-grip-sinüzit-bronşit” telaşına düşenler çoğalmaya başladı. Kısacası hemen herkeste tam bir “kış kapıda” durumu var. Zaten bu yüzden de hemen her yerde “kış hazırlıkları” yapılıyor. Peki bedeniniz? Kışa onu da hazırlıyor, onun için de bir şeyler yapıyor musunuz?
Diyelim ki “tamam!” dediniz ve “karar verdiniz!” peki o zaman “ne yapacağınızı” biliyor musunuz? Bu sorulara doğru yanıtlar bulmak istiyorsanız yazıyı dikkatle okumanızı öneririm. Nedenine gelince...

Kış hazırlığı denince aklımıza anında ve öncelikle “bağışıklık sistemimizi güçlendirmek” geliyor, sonra da bir telaştır gidiyor, “gelsin grip aşıları, gitsin bağışıklık hapları” durumları başlıyor. Oysa grip aşısının da, bağışıklık haplarının da işe yarayıp yaramadıkları hala tartışmalı konular. Pek çok uzman çok özel bazı durumlar dışında grip aşısı yaptırmanın, hele hele koşulsuz, kuralsız her önüne geleni aşılamanın doğru olmadığını söylüyor. Aynı durum bağışıklık destekleri için de söz konusu. Bu desteklerin ben de faydalarının fazlaca abartıldığı, işin ticari hale getirildiği düşüncesindeyim.
Özetle bedenimizi kışa hazırlamanın yolu yalnızca grip veya zatürree aşısı yaptırıp avuç avuç bağışıklık güçlendirici hap yutmaktan geçmiyor. Yapılması gereken daha önemli, daha basit ve ucuz ama çok daha etkili şeyler var ve “o şeyler”in “ilk yedili”si şunlar olmalı...


ADIM 1 
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/images/spacer.gifD VİTAMİNİ STOKUNUZ NE DURUMDA?

Bana sorarsanız işe kanınızdaki D vitamini seviyesini ölçtürerek başlamanız lazım. Eksikliği bağışıklık sistemini ciddi biçimde zayıflatan doğal maddelerin başında D vitamini geliyor. D vitamini seviyeniz 30’ların, hele hele 20’lerin altına inmişse tekrarlayan kış enfeksiyonlarıyla karşılaşmanız sürpriz olmuyor. Kışın daha az hastalanayım diye avuç avuç C vitamini yutmak yerine, öncelikle yeteri kadar D vitaminim var mı sorusuna yanıt aramalı ve eğer bir eksiklik söz konusuysa yerine koymalısı ve ne yapıp edip kandaki seviyeyi 50’li rakamların üstüne çıkarmalısınız. Bunun için fırsat buldukça güneşlenip ve aile hekiminiz dahil herhangi bir doktordan yardım isteyebilirsiniz. 

Çözüm: Fırsat buldukça güneşlenmek ve D vitamini desteği kullanmak...


ADIM 2
DEMİR GİBİ OLMAK İÇİN

Özellikle kadınların kışa hazırlanırken birkaç basit testle demir seviyelerine de baktırmalarında fayda var diye düşünüyorum. Bunu genç kız ve genç hanımların bilhassa da anne adaylarının ihmal etmemeleri lazım. Demirin eksik olduğu bir bedende bağışıklık sistemi de yeteri kadar verimli çalışmıyor. Demir zengini besinlere ağırlık verince de (et, yeşil sebzeler, bakliyat) iş kolayca çözümleniyor. 

Çözüm:Kırmızı et, bol sebze, haftada 2-3 kez bakliyat, ayda 1 kez ızgara karaciğer.


ADIM 3
PROBİYOTİK GÜCÜNÜZ NASIL?

Kışa girerken probiyotik gücünüzü de arttırmanız çok iyi olur. Probiyotik gücün kaynağı bağırsaklardaki faydalı bakteriler. Elimizde faydalı mikropların miktarını ölçebilen bir test maalesef hala yok ama her zamankinden daha fazla doğal yoğurt, kefir yiyerek ve probiyotik gücü arttıran besinlere (turşular, mayalı yiyecekler, boza) ağırlık vererek bağırsaklarımızdaki probiyotik bakteri miktarını arttırmakta her halükarda fayda var. İmkânınız varsa bağışıklığı güçlendiren probiyotik kapsüllerden de satın alıp birkaç aylık kürler yapmanız da iyi olur ama ben probiyotik gücünüzü de doğal yoldan desteklemenizi, yani daha çok kefir içip yoğurt yemenizi tavsiye ederim. 

Çözüm:  Kefir, yoğurt, ayran (ev yapımı), boza, ev yapımı taze turşular...


ADIM 4
KAROTENOİD DEPOLAYIN

Kış hazırlıklarına hücrelerinizde daha çok karotenoid depolamayı da eklemenizde fayda var. Daha ziyade sarı renkli yiyeceklerde (sarı dolmalık biber, portakal, greyfurt, havuç, kuru kayısı, kuru şeftali, Trabzon hurması) ve kırmızı besinlerde (domates, kırmızı erik, kan portakalı, pembe greyfurt, kırmızılâhana, pancar, kırmızıturp, yaban mersini, böğürtlen ve her türlü kırmızı meyve) bol miktarda bulunan bu maddelerin A vitamini öncüsü oldukları için de güçlü bir bağışıklık savaşçısı olduklarını hatırlatırım. 

Çözüm:  kırmızı, sarı dolmalık biber, domates, böğürtlen, pancar, kırmızılâhana, kırmızıturp, havuç, Trabzon hurması ve kavun.

ADIM 5
C VİTAMİNİ İTFAİYE GİBİDİR

Kış hazırlıklarınızı yaparken yiyecek içecek listelerimize C vitamininden zengin besinleri eklemeyi de unutmayalım ama C vitamininin “depolanan” bir vitamin olmadığını hep aklımızda olsun. C vitamini en fazla birkaç gün içinde (kullanılmadığı takdirde) böbrekler vasıtasıyla vücuttan atılıyor. Bu nedenle C vitamini zengini yiyecekleri (meyveler ve sebzeleri) taze ve olgun halleriyle ve mümkünse kabuklarıyla, düzenli yiyip içmeniz gerekiyor. C vitamini hapları da sadece kullanıldıkları günlerde ve acil durumlarda geçerli oluyor. Yani C vitamini tam bir “itfaiyeci” gibi çalışıyor, özellikle “acil durumlarda” çok işe yarıyor ve hizmete çağrıldı mı “Hızır gibi” yetişiyor. 

Çözüm: Portakal, limon, greyfurt, mandalina, nar, yeşil sebzeler, özellikle yeşilbiber ve otlar.


ADIM 6
MÜTHİŞ İKİLİ: ZERDEÇAL VE ZENCEFİL!

Önemli bir nokta da kış hazırlıklarını yaparken listenize zerdeçal ve zencefilden zengin basit besinler eklemeyi unutmamanızdır. Mesela her gün yarım bardak yoğurda ekleyeceğiniz birer çay kaşığı toz zencefil ve toz zerdeçal müthiş bir kış desteğidir ve bir “bağışıklık hapı” gibidir. Bu karışıma ekleyeceğiniz bir çay kaşığı tarçın ve bir çay kaşığı sızma zeytinyağı ile de tam bir “bağışıklık kokteyli” elde edeceğinizden emin olabilirsiniz. 

Çözüm: Zerdeçal, zencefil, tarçın ve zeytinyağlı bir kase doğal yoğurt.


ADIM 7
KIŞ BALIKSIZ OLMAZ

Kışa hazırlanırken bugünlerde bol bulunan taze ve yağlı balıklardan sık sık yemeyi de unutmayın. Balık, proteinden zengin oluşu yanında mükemmel bir omega-3 yağları kaynağı olması nedeniyle çok ama çok önemli bir besindir. Özellikle yağlı balıklar (lüfer, istavrit, palamut) omega-3 yağlarından çok zengindir. Küçük bir hatırlatma: Yağda kızartılan balıklarda omega-3 miktarı ciddi ölçüde azalıyor ve o pek değerli proteinlerin yapısı bozuluyor, aklınızda olsun… 

Çözüm: Hamsi, istavrit, lüfer, palamut...

02 Kasım, 2012

ACUKA / KAHVALTILIK





Bakmayın kahvaltılık dediğime, yine bir çoğumuzun bildiği, günlere, yemek masalarına,... da çok yakışan,  ama en çok kahvaltıda tüketilen bir iştah açıcı acuka. Yedikçe hem kendini, hem yanındakileri büyük bir iştah ile yedirdiğini saymaz isek, müthiş bir tat...Henüz yapmadıysanız deneyin banakalırsa.


ACUKA
Malzemeler:
5-6 yemek kaşığı biber salçası
1-2 yemek kaşığı domates salçası
sevdiğiniz kadar zeytin yağ
2 diş sarımsak
1 bardak ceviz yada 1 bardak fındık
nane

Tüm malzemeyi karıştırıp, ağzı kapaklı bir kapta 1-2 hafta kadar bozulmadan muhafaza edebiliriz. Kimilerimiz 1 dilim bayat ekmek, kimilerimiz ufalanmış peynir gibi katkılarda yapıyoruz. Ekleyeceğiniz her şey sizin damak zevkinize kalmış. Ben acı ve tatlı biber salçasını birlikte kullanıyorum.