28 Ocak, 2010

HAŞHAŞLI PORTAKALLI MUFFİN

Ankara bu gün inanılmaz güzel bir beyazlığa açtı gözlerini. Çocuklarımızın ve tabii ki bizim de uzun zamandır beklediğimiz kar geldi dün gece. Üç dört gündür teyzesinde kalan kızımın sesi inanılmaz güzel geliyordu sabah, eee gündüz çıkıp kartopu oynama telaşları var malum. Gerçi bizim gibi sabahın köründe yola dökülenler için bile camdan bu beyazlığı görmek inanılmaz huzur verici. Hafta sonu olsa idi, sokaklarda gezip bloguma koyacak bol resim çekmek isterdim, malum iş telaşı resim çekemedim ama; size dumanını üzerinde hayal edebileceğiniz miss kokulu muffin tarifi ve resimleri gönderiyorum.


Malzemeler
3 yumurta
3 su bardağı un
1,5 su bardağı tozşeker (ben 1 su bardağı koyuyorum)
1 su bardağı portakal suyu
2 portakal kabuğu rendesi
2 çorba kaşığı haşhaş tohumu
1 su bardağı sıvıyağ (ben yağı bir hayli azaltıyorum)
1 paket kabartma tozu

Yumurta ve şekeri çırpıp daha sonra diğer malzemelerini karıştırıp, muffin kalıplarına koyup 170-180 derecede 15-20 dakika kadar pişiriyoruz. Eviniz miss gibi portakal, ve kek kokusu ile dolmuşken, bu soğuk havaları düşünecek olursak banakalırsa yanına 1 fincan nescafe de çok yakışır.

27 Ocak, 2010

PORTAKALLI KEREVİZ




Uzmanlar “Kerevizin yaprak ve saplarının, bol vitaminleri ve çeşitli madeni maddeleriyle çok faydalı olduğunu, mideyi kuvvetlendirdiğini ve iştah açtığını bildiriyor. Kerevizin, iç salgı bezlerini ve özellikle vücutta çok çeşitli vazifesi olan böbrek üstü bezlerini çalıştırdığını, sinir yorgunluğunu da önlediğini ifade ediyorlar. Kanı pisliklerinden temizlediğini ve sivilcelerin geçmesine, yüzün pembe bir hal almasına yaradığını vurgulayan uzmanlar, kerevizin diğer faydalarını şöyle sıralıyor: "Karaciğerin şişliğini giderip onu yorgunluk maddelerinden temizliyor. Sarılığı gideriyor, böbrekleri çalıştırıyor, fazla suyu dışarı atıyor. Böbreklerden kumu, taşı döküyor. Şişmanları zayıflatıyor ve cinsel faaliyeti çok arttırıyor." diyorlar ama; nedense evlerde ya çok sevilmediği, ya da bilinmediği için pek pişirilmiyor. Bizim evde de açıkçası hem ben hem de diğer aile üyeleri tarafından çok sevilen bir yemek değildi. Bir arkadaşımın annesinden aşağıda ki usulde pişirilmesini keşfedip yiyene kadar. Portakal suyu, havuç, patates, bezelye ilavesi hem normal kereviz tadını biraz kırıyor, hem görüntüsü renkli bir yemek olmasını sağlıyor. Kereviz sevmeyenler banakalırsa bir de böyle deneyin derim.

Malzemeler

2 orta boy kereviz
2 adet havuç
2 adet orta boy patates
2 avuç kadar bezelye
1 orta boy soğan
2 çorba kaşığı sızma yağ
1 portakal suyu
2 tatlı kaşığı toz şeker, tuz

Soğanları piyazlık doğrayıp sızma yağ ile kavurun (ben zeytinyağlı yemeklerde soğanları kavururken mutlaka 2 tatlı kaşığı kadar şeker ilave ediyorum). Havuçları yuvarlak doğrayın ve kerevizleri küp küp doğrayıp kararmamaları için limonlu suya atın hemen. Kavrulan soğanların içine kereviz, havuç ve bezelyeleri ve aldığınız kerevizin üstünde var ise doğranmış kereviz yapraklarını da katıp karıştırın ve 1 portakal suyunu, tuzu, ekleyip ½ çay bardağı kerevizleri beklettiğimiz limonlu sudan da ekleyip pişirin.

26 Ocak, 2010

ÇİKOLATA TASARIMLARI

Ankara inanılmaz derecede soğuk ve ayaz. İnsanın iliklerine kadar soğuk işliyor. Tatlı enerji verir derler ya, aşağıda ki çikolata tasarımları da baktıkça bile insanın içini ısıtıyor. Sıcacık, dumanı üstünde bir kahvenin yanına da çok yakışırlar doğrusu :)







Daha fazlasını görmek istiyorsanız aşağıdaki linki ziyaret edebilirsiniz. Sıcacık günler geçirmeniz dileği ile .....

25 Ocak, 2010

PETİBÖR PASTA

Herkese Günaydın,
Petibor pasta adını ben koydum aslında bu tatlının gerçekten bir adı var ise bile inanın ne olduğunu bilmiyorum. Kızkardeşimde bir iki defa yemiştim, ondan aldım tarifini. Aslında tarifte tarif denilemeyecek kadar kolay ama; ilk defa yaptığım için ara malzemesinin biraz daha çok olması gerekiyordu, onu tam olarak ayarlayamadığımı pastayı kestikten sonra fark ettim. Umarım denemek isteyenler aynı hatayı yapmazlar.


Malzemeler:
1 paket petibör büskivi (ikinci pakettende bir iki tane kullandım)
1 paket kakolu puding (arkasında yazan bardak ölçüsünden biraz eksik yapacaksınız), benimkinde 4 bardak yazıyordu, ben 3.5 bardak ile yaptım)
Yapımı:
Pudingi pişirdikten sonra, bisküviyi pudinge batırıp dik olacak şekilde tutuyoruz, ilk bisküviden sonra, birini batırıp, diğerini batırmadan, diziyoruz. Aslında bir kakaolu, bir sade ile görüntüsü daha güzel oluyurmuş ama ben evdeki malzemeleri kullandım. Dizme işlemi bitince, üstünü de puding ile kaplıyoruz. Süslemesi size kalmış, yukardaki tarifte hindistan cevizi ve ince rendelenmiş portakal kabuğu var. Bu kadar kolay bir pastanın en önemli püfü ise kesme işlemi. Verev verev kesmeniz gerekiyor.




22 Ocak, 2010

Şekersiz hayat daha tatlı, daha uzun!


Şeker veya sakkaroz çoğu bitkinin bünyesinde bulunur. Fakat bünyesinde ekonomik olarak şeker elde edilebilecek kadar şeker bulunduran iki bitki vardır: Şeker kamışı, şeker pancarı. Ana vatanı Hindistan ve Arap ülkeleri olan şeker kamışı dünyada tropikal ve yarı tropikal bölgelerde yetiştirilmektedir. Türkiye'de şeker kamışı tarımı yapılmamaktadır.Şeker kamışının bünyesinde yaklaşık olarak % 12 - 16 şeker bulunur. Şeker, yüzyıllardan beri insanların önemli gıda maddelerinden birisi olmuş ve 18. yüzyılın sonuna kadar sadece şeker kamışından üretilmiştir. Şeker pancarı tarımı ve şeker pancarından şeker üretimi ise 19. yüzyılda başlamıştır. Dünyada üretilen şekerin yaklaşık %74,4’ü şeker kamışından, %25,6’sı ise şeker pancarından elde edilmektedir.

Aşağıdaki yazı yine mail'ime gelen bir yazı ve sizlerle de paylaşmak istedim. Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile, ....

Almanya’da yapılan bir deneyin sonuçlarına göre şekersiz beslenme solucanların ömrünü yüzde 20 oranında uzattı. Ya insan hayatına neler yapıyor bu şeker? Yazımızı okumadan çayınıza şeker atmayın, çocuğunuzu sevindirmek için janjanlı mamüller almayın!
Şekersiz hayat daha tatlı, daha uzun!Almanya Jena Üniversitesi’nden Michael Ristow Ekim ayında yayınlanan şaşırtıcı bir deney gerçekleştirmişti. Deney sonuçlarına göre, bir tür şeker olan glükozu sindirmeleri engellenen solucanların ömrü yüzde 20 oranında uzuyordu. Michael Ristow, bu araştırmadan hareketle, “İnsanlarda da şeker tüketimi ömrü kısaltıyor olabilir” demişti.Bu haber birçok gazetede yayınlandı ama hak ettiği ilgiyi görmedi. iyibilgi okuyucuları için İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Metabolizma ve Beslenme Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Aydın’a görüşlerini sorduk ve Shane Ellison’un şeker hakkındaki çarpıcı görüşlerine yer verdik.

“Şeker kronik hastalıklara sebep oluyor”Prof. Dr. Ahmet Aydın yayınladığı yazılarında sık sık sağlıklı bir beslenme biçimini öneriyor. Tavsiye ettiği “Taş Devri Diyeti”nde şeker, un gibi gıdalara yer yok. Prof. Aydın, Michael Ristow’un deney sonuçları ile ilgili şunları söyledi:“Teorilere göre yüksek oranda şekerle beslenme, kan insülinini artırıyor (insülin direnci, metabolik sendrom). İnsülin fazlalığı bir tarafta şişmanlığı artırırken, öte tarafta vücutta iltihap maddelerinin ve serbest radikallerin artmasına yol açıyor. Bunlar da kronik hastalıkları (kanser, osteoporoz, enfarktüs vb.) artırıp yaşlanmayı hızlandırarak ömrü kısaltıyor.Yüz yılın üzerinde yaşayan insanların tek ortak özelliği, kan şeker düzeylerinin yüksek olmaması ya da insülin dirençlerinin düşük olmasıdır.”

“Şekerin yan etkisi: Obezite”Amerikalı yazar Shane Ellison ise “Bir Masalmış Kolesterol” kitabında şekeri kalp sağlığına büyük bir tehdit olarak tanımlamıştı. Kitaptan şekerle ilgili satırlar şöyle: “Mutluluk, dünyada en çok peşinde koşulan duygudur. Şeker ise, dünyada en bol bulunan kimyasal madde. Sorun da burada. Şeker insanı mutlu ettiğinden ve her yerde kolayca bulunduğundan, bağımlılık yaratabilir. Ancak bu bağımlılık şekerin yan etkileri (özellikle obezite) nedeniyle sağlıksızdır.Yüksek miktarda şeker (sukroz, yüksek glisemik endeksli karbonhidratlar ve meyve suyu) alımı, aşırı miktarda ensülin üretimine yol açar. Aşırı ensülin ise hücrelerinizi “uyuşturur”.Hücre içine giriş imkânı bulamadığından, glikoz (ve diğer birçok besin) gidecek yerleri olmadan kan dolaşımında sürüklenir durur. Sabit bir şekilde glikozun akışı olduğunu farkeden pankreas ensülin salgılamaya devam eder. Glikoz ve insülin zehirli hale gelirler. Hasar başlar.En korkutucusu, ensülin “termogenez”i bloke ederek yağ yakma özelliğinizi engeller. “Termogenez”, zayıf kalmanız için size Allah tarafından bahşedilen bir haktır. Vücudunuzun yağlardan, onları ısıya çevirerek kurtulma sürecidir. Ensülin, bu süreci engeller. Termogenez gibi mucizevî bir özelliğe, hareket etmenizden veya diyet yapmanızdan bağımsız bir şekilde doğuştan sahipsiniz, unutmayın.Aşırı şeker alımına dayanan bu olumsuz etkiden mağdur olanlar, kontrol edemeyecekleri biyokimyasal bir kâbusun kölesi olacaktır. Çoğu vakada, geri dönüş yoktur. Uyanma imkânı olmayan bu kâbusun karakteristik özellikleri sürekli şeker krizleri, dindirilemeyen susuzluk hissi, idrar miktarında artma, vücut yağ miktarında artma (yıllar içinde vücudunuzun yağ yüzdesi artıyor mu?), karamsarlık ve düşük enerjidir.Bu belirtiler daha sonrasında obezite, ardından insülin direnci, tip 2 diyabet, kalp hastalığı, kanser ve nihayetinde erken ölüme sebep olabilir. “İlkyardım” ilaçlarını unutun ve kan şekerinizi doğal yollarla düşürmeye çalışın.”

Şekersiz hayat mümkün. Şeker o kadar çok hayatımıza girmiş ki, şarküteri ürünlerinden hazır pizzaya, ketçaptan bebek mamasına kadar her şeyin içinde şeker var. Bu yukarıdaki satırları okuyup, şekerden uzak durmak gerektiğine ikna olanlar dahi, şekerle bu kadar içli dışlı yaşamak nedeniyle bunun imkânsız olduğu zannına kapılabiliyor. Oysa çok basit… Şekerli içtiğiniz çaya şeker atmamakla başlayın işe.

19 Ocak, 2010

AHŞABIN SICAKLIĞI VE GÜZEL BİR KİTAPLIK





Çok fazla kitabınız var ve koyacak yer mi arıyorsunuz. İşte size güzel bir alternatif. Biliyorum böyle bir kitaplık için öncelikle eve sahip olmanız gerekiyor ama.... Yine de çoğumuzun sahip olmak istediği ev hayali bir gün gerçek olursa diye aklınızın bir kenarında bulunsun. Bir de benim gibi ahşabın sıcaklığını sevenlerdenseniz içinizi açacak sıcacık bir ev görüntüsü size.

18 Ocak, 2010

PENCERENİZDEN HİÇ GÜN EKSİLMESİN


Malum mevsim kış, hava son iki haftadır genel olarak yağmurlu. Yani karamsarlık, hüzün, havanın bu kadar gri ve tonlarında olmasındandır ki diz boyu. Bu gün sabahta yağmurlu idi ama; şu an odamın camından çok güzel güneş vuruyor. Menekşelerimin hemen hepsi tomurcuk açmışlar. Camdan süzülen güneş ışığı ve üstü tomurcuk dolu menekşelerim bu şiiri çağrıştırdı bana. Güzel bir hafta geçirmeniz dileği ile.....

ne doğan güne hükmüm geçer,
ne halden anlayan bulunur;
ah aklımdan ölümüm geçer;
sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.

ve gönül tanrısına der ki:
- pervam yok verdiğin elemden;
her mihnet kabulüm,
yeter ki gün eksilmesin penceremden!

Cahit Sıtkı Tarancı

15 Ocak, 2010

"DARHANE" İDİ "TARHANA" OLDU


Bazı kaynaklardan derlenen bilgilere göre, tarhanayı tüketen kültürlerde bu ismin nereden geldiği konusunda çeşitli söylentiler bulunsa da konuyla ilgili kesin bir bilgi bulunmuyor.

Yunan mutfağında ''trhana'' olarak tanınan tarhananın Balkan mutfağına girişinin, Osmanlılar döneminde olduğu belirtiliyor. Anadolu'da tarhana adının kaynağına yönelik en yaygın inanış, şöyle ifade ediliyor: ''Vaktiyle bir hükümdar seferlerinden birini yaparken, bir fakirin evine misafir olmuş. Sıkıntı içinde ne ikram edeceğini şaşıran köylü kadın çabucak bir çorba kaynatıvermiş. Hükümdar kendisine ikram edilen çorbayı çok beğenip, ev sahiplerine övgüde bulunarak, 'bu ne çorbası?' diye sormuş. Çorbayı hazırlayan kadın 'dar hane çorbasıdır, kusura bakmayın. Afiyetle yiyin' demiş. 'Darda olan ev' anlamına gelen dar hane, zamanla tarhana diye anılmış.''

Tarhanada yoğurt, kırmızı biber, domates, soğan gibi sağlığa yararlı bileşenler bulunuyor. ''Tarhanadaki yoğurt ve laktik asit fermantasyonu, kalın bağırsak sağlığı için son derece faydalıdır. Kırmızı biber, soğan ve diğer bitkisel kaynaklı gıdalar ise antioksidan etki gösteren fenolik bileşikler açısından zengin kaynaklardır.

İnsan sağlığını koruyucu etkisi bulunan tarhana geleneği mutlaka yaşatılmalıdır diyor uzmanlarımız. Yapımı biraz zahmetli de olsa, bir kış boyu sürekli elimizin altında bulunması, hem sağlıklı, hem de kolay pişirilen bir çorba olması, kurutma işleminden dolayı uzun süre saklanabilmesi, hatta hazır çorbaların yakalamaya çalıştığı geleneksel tadın zaten onda var olması ile bana kalırsa da bu geleneğin devamı için yeterli. Ben bazen tavuk suyu ile pişiriyorum, bazen içine iki diş sarımsak rendeliyorum, et suyu da kullanabilirsiniz her hali çok güzel oluyor.

13 Ocak, 2010

ÇOCUKLAR İÇİN ÇİZİM MASASI

Bizim zamanımızda malum kara tahtalar vardı. Tebeşir ile yazı yazıp, silmek, okula atılan ilk adımlar, tahtaya kalkma korkusu ... Sanırım bizde faaliyet yapmanın, resim çizip, yaratıcı olmanın insan hayatına ne büyük katkısı olduğu henüz keşfedilmemişti ki, böyle çocuğu geliştirecek şeyler pek yoktu. Bizim zamanımızda diyorum ama, belki anneleri ev hanımı olanlar için bu böyleydi. Kreşe yada anaokuluna giden çocuklar bunlardan almıştır belki de nasibini. Aşağıdaki masa-tahtaya bayıldım. Hep diyorum ya bu işlerle uğraşan insanlar gerçekten çok yaratıcı.

12 Ocak, 2010

YÜRÜYÜŞÜN SAĞLIĞA FAYDALARI


Aşağıdaki yazı mail'ime geldi ve sizlerle de paylaşmak istedim. Bir de yukarıdaki resimdeki gibi sevgi ile yapıyorsanız eminim ki ruha da çok faydası olacaktır. Sağlıcakla kalın...

Eğer her gün kolaylıkla yapabileceğiniz basit bir şey olsa ve bu şey kalbinizi korusa, fazla kalorileri yakmanızı, genç ve formda kalmanızı sağlasa hemen uygulamaya başlardınız değil mi?

O zaman sizi yürümeye davet ediyoruz. Kolay, her zaman, her yerde yapılabilir, özel bir ekipmana ihtiyaç duyulmaz, üstelik herkes yürümeyi bilir!Yürümeyi henüz küçücük bir çocukken, sadece 1 -1,5 yaşındayken öğreniyoruz. Aslında o bizim için bir ulaşım yolu ama aynı zamanda güvenli, basit ve bir beceri ya da pratik istemeyen bir egzersiz. 7'den 70'e herkes yapabiliyor. Üstelik hem sağlıklı hem de fit bir vücut için sonsuz faydaları var.

Yapılan son araştırmalar, yürüyüş sporunun, meme kanseri riskini azaltmaktan uykuyu düzenlemeye kadar bir dizi olumlu etkisinin olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, yürüyüşün herkes için son derece faydalı olduğunu, ancak kadınlar için özellikle çok daha elzem olduğunu söylüyor. İşte yürüyüşe hemen yarından itibaren başlamak ya da daha sık yürümek için 6 önemli neden...1. Kalbiniz için harika bir egzersizDuke Üniversitesi’nde yapılan araştırma, her gün tempolu bir şekilde yürümenin kalp hastalıkları, diyabet ve inme gibi sonuçları olan metabolik sendrom riskini azalttığını ortaya koyuyor. Yürüyüş, kan basıncını ve kötü kolesterol olarak bilinen LDL oranlarını düşürüyor; iyi kolesterol HDL'yi artırıyor. Ülkemizde yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve inme riskinin ne kadar yüksek olduğu ortada. Peki günde yarım saatçik yürümeye vaktimiz yok mu? Britanya'da yapılan bir araştırma, işine yürüyerek ya da bisikletle gidenlerde kalp rahatsızlığına yakalanma riskinin yüzde 11 oranında daha düşük olduğunu gösteriyor.

2. Meme kanseri riskini azaltır! Amerikan Tıp Birliği'nin resmi yayın organında yayınlanan bir araştırmaya göre, haftada birkaç saat yürümek bile östrojenin kaynağı olan yağ oranını azaltarak meme kanseri riskini önemli oranlarda azaltıyor. Araştırma, 50 - 74 yaş aralığındaki 74 bin kadın üzerinde yapılmış ve normal kilolu kadınların meme kanseri riskinin yüzde 30 daha az olduğu ortaya çıkmış.

3. Rahat bir uyku uyumanızı sağlar! Öğleden sonra yapacağınız tempolu bir yürüyüş sayesinde gece mışıl mışıl uyuyabilirsiniz. Uzmanlar, yürüyüşün iyi hissetmeyi sağlayan serotonin hormonunun düzeyini artırdığını, bunun da rahatlamamızı sağladığını söylüyor. Bu yönüyle yürüyüş aynı zamanda anksiyete ve depresyonla mücadelede de işe yarıyor. Kötü hissettiğinizde sadece 30 dakikalık bir yürüyüş keyfinizin yerine gelmesini sağlayabilir.

4. Daha formda, daha fit olmanızı sağlar! Yavaş bir tempoda 1 saat yürüyerek yaklaşık, 170 kalori, orta hızda 238 kalori, hızlı tempolu bir yürüyüşte ise 272 kalori yakarsınız. Günde 30 dakikalık bir yürüyüş yeterince aktif bir yaşam sürmeyen kişileri kilo almaktan koruyabiliyor. Brovvn Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, haftanın 5 günü birer saat yürüyüş yapan ve günde 1500 kalori alan bir kadının, bir yıllık süreçte 12 kilograma yakın kilo almaktan korunabileceğini gösteriyor. Yürüyüşün, kilo kontrolünde bu kadar önemli bir faktör olmasının nedeni ise oldukça kolay olması. Çünkü egzersiz ne kadar zor olursa, o kadar az insan tarafından uygulanıyor.

5. Zihin sağlığını korur! Birçok araştırma, ileri yaşlarda da yürüyüşün sağlık açısından faydalarına işaret ediyor. Haftada 45 dakika bile olsa yapılan yürüyüşlerin Alzheimer gibi yaşlılık dönemi hastalıklarından koruduğu bildiriliyor. Tempolu olmasa bile, düzenli gezintilerin de yaşlılarda mental sağlık açısından olumlu etkileri bulunuyor. Ancak yaşa bağlı olmaksızın yürüyüş hemen herkesin zihninin aktif olmasını sağlıyor.6. Kemiklerinizi güçlendirir! Yürüyüş sadece bir 'kardiyo' faaliyeti değil. Haftada 3 kez 30 dakikalık yürüyüş kemiklerinizi de güçlendiriyor. Kemikler sürekli yenilenen canlı dokulardır. 30 yaş civarı kemik kitlesi doruk noktasına ulaşıyor. Ondan sonra da yenilenme yavaşlıyor, yıkım süreci hızlanıyor. Dolayısıyla bu yaşa kadar kemik kitlesini güçlendirmekte, depoyu doldurmakta fayda var. Kemik dokusunu güçlendiren en önemli faktör ise egzersiz. Çünkü kemikler çalıştıkları, zorlandıkları oranda yenileniyorlar.

11 Ocak, 2010

BEREKETLİ, BULGURLU, CEVİZLİ, PATATESLİ KÖFTE ...


Bu köfte gerçekten inanılmaz bereketli bir köfte çünkü içindeki malzeme sayısı bir hayli fazla. Çok güzel ve kıtır kıtır bir köfte, galeta ununa bulanıp kızartılıyor. Normal kuru köfteden daha farklı bir lezzet, üstelik yapınca çok çıktığı için inanın ben üçe bölüp iki kere daha pişirmek üzere deepfreze kalanı anında kaldırıyorum. Banakalırsa deneyin derim, hiç pişman olmayacaksınız ....

PATATESLİ, CEVİZLİ KÖFTE

Malzemeler:
½ kıyma
2 haşlanmış patates (iri)
1 soğan rendesi
½ kaseden biraz fazla ince bulgur
Yarım bardak dövülmüş ceviz
Kimyon ağılıklı baharat (karabiber..)
Bulguru biraz ıslat (kasenin içinde üstüne biraz soğuk su koyabilirsiniz) sonra hepsini yoğur. Yumurtaya ve galeta ununa bula kızart.

08 Ocak, 2010

BU SANDALYELER ÇOK RAHAT GÖRÜNÜYOR


Ben şahsen, sallanan sandalyeleri, bir de bambudan yapılmış olurlar ise çok severim. İnanılmaz rahat, sıcak ve sevimli görünürler bana. Bambu sallanan sandalyelere olan ilgimdenmidir bilinmez bunlarda çok rahat göründüler.

06 Ocak, 2010

CHERY DOMATESLERİM



CHERY DOMATES

Yazın eşim almıştı bu domatesleri bana. Haftada yaklaşık iki ila üç arası domates verdi. Kış gelince hız kesti, artık iki domatesi bile vermesi uzun zaman alıyor ama; elim varıp ta bir türlü atmaya kıyamadım. En son kızaran domateslerimi aldım üstünden, artık atabilirim derken iki minik yavru gördüm ve yine olmadı…Üstelik resimleri de belki kıyıp da atabilirsem siteye koyarım diye çekmiştim. Nasıl çok şirinler değil mi?


05 Ocak, 2010

TAVUKLU, NOHUTLU PİRİNÇ PİLAVI


Tavuklu, Nohutlu pirinç pilavı benim en sevdiğim yemeklerden biridir. Yapımı da çok kolay olduğu gibi, yanına sadece bir çorba ve salata yeterli oluyor. Günü kurtarmak için iyi bir alternatif yani. Çoğumuz bu yemeği biliyor yada yapıyoruzdur. Malum kullanacağımız miktarda tavuğu haşlıyoruz ve didikliyoruz. Nohutu ben bolca haşlayıp poşetlerle deepfreze koyuyorum, kullanacağım zaman dolaptan almak inanılmaz kolay oluyor. Tencereye yağ ve nohutu koyup, tavuğuda ilave ettikten sonra pirinç ile kavuruyorum, daha sonra ölçülü yapmadığım için su ölçüsü veremiyorum ama; sıcak su ekleyip pişiriyorum. Yerken üstüne isteğe bağlı olarak karabiber koyabilirsiniz. Sağlıklı, kolay ve lezzetli bir yemek.




04 Ocak, 2010

BİR GÜÇLÜKLE KARŞILAŞTIĞINIZDA. KENDİNİZE BİR KAÇIŞ YOLU DEĞİL, BİR ÇIKIŞ YOLU ARAYIN D.L.Weatherford


Nebraska'da yaşlı bir adam yaşardı. Patates ekimi için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir işti. Tek oğlu olan David ona yardım edebilirdi, fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve müşkülatını izah etti.

Sevgili David,

Patates bahçemi belleyemeyeceğimden, kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin. Sevgiler, Baban

Bir kaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı.

Babacığım,

Allah aşkına bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm.Sevgiler, David

Ertesi gün sabaha karşı saat 04:00' de FBI ve yerel polisi çıkageldi ve tüm sahayı kazdılar, lakin hiç bir cesede rastlamadılar. Yaşlı adamdan özür dileyerek gittiler. Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha aldı. Babacığım, Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım. Sevgiler, David

Yukarıdaki yazı bu gün mail ile geldi. Olaylar karşısında genellikle bu kadar akılcı çözümlerimiz malesef ki olamıyor biliyorum ama; en azından böyle yazılar okumak benim hoşuma gidiyor ve başka şekilde düşünmemi sağlıyor. Yeni yılda her şey gönlünüzce olsun ve umarım ki, hiç güçlükle karşılaşmayın, karşılaşacak olursanız da belki bu yazı gelir aklınıza....