05 Eylül, 2013

YAĞLI BİBER TURŞUSU





En son yazdığım yazının tarihine baktım da bir hayli zaman olmuş yeni bir şeyler yazmayalı. Aslında bir şeyler yazmayı çok seviyorum, sizlerle paylaşmayı, sizlerden yeni ve değişik şeyler öğrenmeyi,... ama; malum bazen hayat farklı farklı şeyler sunarken bize, günlük telaşlar, rutinin dışında gelen olaylar, bazen tatil, hastalık,... erteliyor sevdiğimiz şeyler yapmayı. Hani bir söz vardır ya "Kul kurar, kader gülermiş" diye. Kurduklarımız ile yaşadıklarımızın ritmi hiç tutmuyor bazen. Malum Eylül ayı geldi, benim en çok sevdiğim mevsimdir Sonbahar. Hele bir de bir Ormanda çalışıyor iseniz, tüm renkleri, tüm hüzünleri, mevsimin değişimini, yazın gidişini ...seyreder durursunuz. Eylül biz bayanlar için bir de telaş vaktidir. Malum kışlıklar hazırlanacak. Turşular, salçalar, reçeller, kurular yapmanın, dondurucuyu hınca hınç doldurmanın artık son demleridir. Bu turşu Esra arkadaşımın yaptığı, sadece yapmak ile kalmayıp benimle de paylaştığı yapımı kolay, yemesi keyifli bir turşu. Banakalırsa turşu yapma telaşın daysanız, bir de bunu deneyin derim.

Malzemeler

3-4 adet pet şişe
yapmak istediğiniz kadar acı/tatlı sivri biber 
her pet şişe için­;
1 çay bardağı yağ
1 çay bardağı sirke
2 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı şeker ile iyice karıştırılarak bir karışım hazırlanır. 

Pet şişelere biberin büyüklüğüne göre 2 yada 3'e böldüğümüz biberler aralara sarmısak da ilave edilerek dolana kadar yerleştirilir. Her pet şişe için 1 ölçü karışım ilave edilir ve şişenin ağzı kapatılır. 1 Hafta boyunca her gün, yatay olarak bırakılan şişe çevrilir ki, her yeri karışımı eşit olarak alabilsin. Sonrasında turşumuz hazır, istediğimiz zaman tüketebiliriz. Geçen kıştan kalan turşularım var inanın hala, yeni yapılmış gibi duruyorlar.

30 Mayıs, 2013



Can Yücel öyle güzel anlatmış ki..., üstüne diyecek söz yok.

Gitmek

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...

Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi.
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor.
Yani herşeyi yüzüstü bırakmak göze alınmıyor.

Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
öbür yanımız "otur" diyor.

"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık.
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.

Evlenmeler...
Bir çocuk daha doğurmalar...
Borçlara girmeler...
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

Misal ben...
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında,
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?

"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır;
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin,
Kendi imalatımız küfeler.

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira.
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.

Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabii yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.
Gün içinde mesela...
Küçücük gitmeler yapabilsek.

Ne mümkün.
Sabah 9, akşam 18
Sonra başka mecburiyetler
Sıkışıp kaldık.
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli
Bu kadar ağır olmamalı.

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı, bir ömür yani.
Ne saçma...
Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba.

Ben her bahar aşık olmam ama
Her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç,
Ama olsun... İstemek de güzel.

CAN YÜCEL


19 Nisan, 2013

PATLICAN KEBABI

Uzun zamandır denemek istediğim, internette bir çok tarife baktıktan sonra, bir arkadaşımın kayıvalidesinin yapış şekli ile birleştirerek denemeye çalıştığım, hem görüntüsü, hem tadı, hem hafifliği, hem de yapılışının kolay olması nedeni  ile denenmesi gerektiğini düşündüğüm bir tarif. Banakalırsa en kısa zamanda deneyin derim.

PATLICAN KEBABI

Malzemeler
5 adet patlıcan
20 tane yuvarlak köfte
(orjinalinde köfte kıyması bıçak ile kıyılarak yapılıyormuş ve içine emek içi konmuyormuş. Benim dolapta hazır yapılmış, ekmek içli köftelerim vardı, onu kullandım)
4-5 adet biber
2 adet domates

Tepsiye üç parmak kalınlığında kestiğim patlıcanları (soymadan) bir patlıcan bir köfte olacak şekilde dizdim. Orta kısımda kalan boşluğa dörde böldüğüm domatesleri, üzerine ara ara çarliston biberleri koydum. 1 tatlı kaşığı kadar tereyağı küçük parçalara ayırarak üzerine koyduktan sonra, 1 yemek kaşığı kadar ayçiçek yağını tepsiye gezdirdim ve slikon fırça yardımı ile patlıcanların üzerine sürdüm. 1 çay bardağı kadar su ilave edip, fırında önce yaklaşık 45 dakika, sonra pişmediğini anlayınca bir 15 dakika daha ve 3-5 dakika da ızgarayı çalıştırarak pişirdim. Sonuç muhteşem, patlıcanları kabuğundan ayırıp, közlenmiş domatesler ile buluşturup, üstüne köfte tadıyla birleştirmek harika. Hafif ve lezzetli bir yemek. Yerken Ramazanda annemlere de yapmalıyım diye düşündüm. Bence sizde denemelisiniz.

11 Nisan, 2013

HAVUÇ TATLISI




Geçen kış ilk olarak bir arkadaşımda yemiş ve aromasını, hafifliğini, ilk defa yediğim bir tatlı olduğu için değişik olmasını çok beğenmiştim. Tarifi bilgisayarda bir hayli araştırıp, aşağıda adresini yazdığım sitede ki resime de mest olduğum için bu tarifteki gibi yaptım. Sonuç harika... arkadaşlarım da çok beğendi. Yaz/Kış yapılabilir güzel ve sunumu da şık bir tatlı. Ben kedidili yada etimek kullanmadım, üstüne krem şanti yerine hindistan cevizi serptim. Banakalırsa deneyin derim.



HAVUÇ TATLISI  (http://birtutamkekik.blogspot.com/2011/11/narli-havuc-ruyasi.html)
Malzemeler
·         1 kg havuç
·         1 su bardağından biraz fazla şeker (havuç da tatlı olabilir diye 1 bardak şeker koydum)
·         4 tepeleme yemek kaşığı nişasta
·         2 paket vanilya
·         1 limon kabuğu rendesi (ben portakal kabuğu koydum)
·         1 limonun suyu (ben portakal suyu koydum)
·         1 paket kedi dili yada etimek 
             Yapılışı
  1. Havuçları soyup,temizleyip, küçük parçalara ayırıp, tencereye alıyoruz ve  4 su bardağı suyla haşlıyoruz.
  2. Haşladığımız havuçları blendır veya robottan geçirin.
  3. Tencereye haşlanmış havuç suyunu alın. Eğer su azaldıysa kalan suyu tencereye ölçülü koyun yani suyu 4 bardak suya tamamlayacağız.
  4. Ölçü;1 bardak suya 1 yemek kaşığı nişasta şeklinde olacak.
  5. Tamamladığınız suyun üzerine nişastayı, şekeri, vanilyayı ve limon suyuyla rendelediğiniz kabuğunu katıp muhallebi gibi pişirilir.
  6. Kaynayınca içine püre yaptığımız havuçları ekleyip bir iki taşım kaynatın.
  7. Borcama kedi dili veya etimekleri dizip üzerine havuçlu karışım dökülür.
  8. üzerine 1 su bardağı sütle hazırladığımız krem şanti yayın ve narla süsleyin.(arzuya göre,ben krem şanti kullanmadım.)

27 Mart, 2013

SUSUZ YAZ/GÜLÜMSEMEK DİRENMEKTİR

Yeni biten iki kitap. Önce Mustafa Balbay'ın "Gülümsemek Direnmektir" adlı kitabı, arkasından Necati Cumalı'nın "Susuz Yaz"ı. Gülümsemek Direnmektir öncelikle beni adı ile çok etkileyen, okudukça yaşam sevinci hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir insanın, hayata bağlılığından inanılmaz etkilendiğim, yalın olmasından dolayı çok keyif veren, zaman zaman da hüzünlendiren bir kitap oldu. Susuz Yaz çoğumuzun bildiği gibi filmi de olan, Necati Cumalının İzmir de avukatlık yaptığı dönemlerde gözlemlerini içeren öykülerden oluşan ve içindeki bir öyküden adını alan bir kitap. Banakalırsa her ikisini de mutlaka okuyun derim.



Arka Kapak

Elinizde tuttuğunuz kitap sizinle aynı gökyüzünü paylaşan Mustafa Balbay'ın yaşam, gazetecilik, hukuk ve siyaset üzerine yazılarından oluşuyor.

Silivri Hapisanesi'nde tek başına ayrı bir hücrede tutulan Balbay'ın, yaşam sevincine, üretme tutkusuna, mücadele kararlılığına, daha yaşanılası bir Türkiye ve dünya arayışına siz de ortak olduğunuzu düşüneceksiniz.

Balbay, Silivri Toplama Kampı-Zulümhane kitabında Ergenekon davalarını ve hapishane yaşamını anlattı. Düşünüyorum O Halde Sanığım-Zulümname kitabında yaşadıklarını şiirsel bir dille kaleme aldı. Demokrasi Tanrısı-Zulümdar kitabında Türkiye'nin 21. yüzyılın ilk 10 yılındaki genel görünümünü roman kurgusuyla yazdı.

Bu kitap, Balbay'ın "Silivri Üçlemesi" adını verdiği o yapıtların çerçevesi niteliğinde.



"Necati Cumalı" "Susuz Yaz"ı 1960 yılında yazdı. Kitapta yer alan öyküler, Cumalının avukatlık yıllarında edindiği vurucu gözlemlerinden kaynaklanıyor, toplumumuzun özellikle kırsal kesiminde, "Habil ile Kabil" söylencesinden beri varolan şiddet yasalarının acımasız görüntülerini sergiliyordu. Cumalı, kitaba adını veren "SUSUZ YAZ"da edebiyat alanında ilk kez suyun bölüşülmesinin önemine değinmişti. 1964 yılında öyküden sinemaya aktarılan filmi ALTIN AYI ile ödüllerdiren Berlin Film Festivali Jürisi, kararında gerekçe olarak konusunun taşıdığı önemi gösteriyordu. 20 yıl arayla 80lerde Su Yılı ilan eden UNESCO, petrolün yerini 21. yüzyılda suyun alacağı, suyun bölüşülmesinden çıkacak anlaşmazlıkların savaşlara yol açabileceği konusunda bütün üyelerini uyarıyordu. 

08 Mart, 2013

DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...

Kadın ile ilgili en çok sevdiğim şiir ve maile' me gelen karikatür... 
Gününüz Kutlu Olsun


KADIN
Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran,
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır./ NAZIM HİKMET



06 Mart, 2013

ZEYTİNYAĞLI BAKLA



ZEYTİNYAĞLI BAKLA

Baklayı çok seviyorum ama; yemeğini değil, kendisini tezgahlarda görmeyi. Malum baharın ilk müjdecilerinden kendisi… Yemeğini ne yapsam sevemedim bir türlü. Her yıl 2-3 defa yapmaya çalışıyorum. Biliyorum çok faydalı da bir sebze, ama ne yapsam nafile bir türlü yiyemiyorum, hadi yemeye çalıştım yutamıyorum, … en son geçen sene pes ettim. Tövbe artık bir kaşık dahi yemeyeceğim. Olsun eşim çok seviyor, keyifle, özene bezene pişiriyorum, ben yiyemesem de uzaktan seviyorum, malum “baharın müjdecilerinden kendisi”. Bana kalırsa deneyin, en azından çok sağlıklı olduğu için sevmeye çalışın…

Malzemeler
½ kg bakla
½ demet dereotu
büyükçe 1 adet soğan
tuz
şeker
1 tatlı kaşığı un
Baklalar en tazelerinden seçilir ve güzelce ayıklanıp, yıkanır son yıkama suyuna 1 tatlı kaşığı un ilave edilir.. Düdüklü tencereye ayıklanmış baklalar, 1 kuru soğan, şeker ve tuz konulduktan sonra, unlu sudan 1 bardak kadar eklenip, yaklaşık 15-20 dakika pişirilir. İndirince ben dereotunun birazını sıcakken içine koyup karıştırıyorum ve kalan dereotunu da üstüne koyuyorum. Aslında Ege tarafından taze soğan ve taze sarımsak ilavesi ile pişirilen bakla en makbulü imiş ancak hiç öylesini denemedim.