06 Ekim, 2010

KONSERVE'NİN ÖYKÜSÜ ...

Hepimizin bildiği gibi konserve besinleri bozulmadan saklama yöntemidir. Malum mevsim yavaş yavaş dönerken konserve yapmanın tam da zamanıdır. Konserve yapımı ve tüketimi hesaplı, kışın elimizin altında hazır olması bakımından önemli, hem de evde yapılan konserveler hazır konservelerden daha sağlıkdır. Kız kardeşim ve bir arkadaşı menemen, domates sos yapıyor bol miktarda ve sağ olsunlar bana da veriyorlar. Hazır bulmanın keyfi de çok güzel ama; ben ne yalan söyleyeyim emekle gelen, emekle ve zevkle yapılan, kendi mutfağımdan dışarıya vuran kokular olduğu zamanda farklı bir huzur buluyor ve mest olup ayrı bir keyif alıyorum. Tüm bu hayallerimi de emekliliğime erteleyip, avunuyorum. Annem eskiden taze fasülye, bezelye, bamya gibi sebzelerden de konserve yapar ve kışlık hazırlardı. Deepfrez çıktığından beri sanıyorum bu işleme çok gerek kalmadı. Artık bunların hepsi yolunca yordamınca hazırlanıp, dolapta da saklanıyor. Farkında değiliz belki ama; kışın elimizin altında hazır bulunması farklı bir nimet, hiçbir şey saklanamazken konservenin icadı, daha sonra annelerimizin evde çeşit çeşit yapmaları, şimdi dolaplarda saklamak, … ne kadar cefalı ve uzun süreçler, bize gelene kadar hayatlar ve yaşamlar ne kadar zor, şartlar çetin… Biz bezelye alıp, ayıklayıp, yıkayıp poşetler ile kaldırma lüksüne sahip iken, çoğumuz hala hazır alıp, tüketme derdindeyiz. Neyse bunlar tercih meselesi tabii. Hiç aklınıza ilk konserve nasıl, kim tarafından yapıldı diye geldi mi? Ben biraz araştırdım ve aşağıdakileri buldum. Umarım keyifle okursunuz.

Napolyon Avrupa’yı fethetmek için defalarca kez yolculuğa çıkmış ordusuyla birlikte. Bu yolculuklarda yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri de yiyecek olmuş. Dönemin saklama teknikleri ancak salamura ve füme ete yetiyormuş. Askerler için en büyük değişiklik ise ete reçel ve peynir katık etmekti. En sonunda hükümet bir etkinlik başlattı, sebze ve meyveleri özelliklerini bozmadan saklayabilen tekniğe 12 bin frank ödül vereceğini açıkladı. İşte şekerci dükkanı sahibi olan ve hayatının bir dönemini mahzenlerde şarap yapmakla geçiren Nicolas Appert de bu ödülü hak etmek için çalışanlardan biriydi. Yiyecekleri kapalı cam kavanozlara koyarak özellikleri bozulmadan saklamayı başardı ve konservenin babası olmaya hak kazandı. Konservenin babası, o tarihten itibaren de ordunun yiyecek işleriyle görevlendirildi. Bu yöntemin iyi sonuç vermesinden sonra Appert, orduya yiyecek sağlama işinin sorumlusu oldu. Elli işçinin çalıştığı Massy’deki fabrikasında cam kavanozlar içinde üç aya kadar taze kalan et, balık, sebze ve süt imal etmekteydi.Yapılan savaşlar sırasında bu cam kaplar İngilizler’in eline geçince de olan oldu ve camı çok ağır ve kullanışsız bulan İngilizler besin maddelerini metal kaplarda tutmayı icat etti. Nerelerden nerelere geliniyor değil mi? Kim bilir annelerimizin evlerde konserve yapmaya başlamaları ne zamana denk geldi.

3 yorum:

zerrin-misss dedi ki...

ben de kendim yaptığımda bu tür şeyleri daha bir tatlı yiyorum :) konserve, reçel, salça...

ben de menemen ve kızartma konservesi yapıyorum.

blogunuz nefis olmuş.. ellerinize sağlık.

scıacık sevgilerimle..

Serap dedi ki...

Kızartma konservesini ilk defa duyuyorum. Bir ara yayınlarsanız sevinirim...Sevgiler

nesrin dedi ki...

Aslini kökenini bilmek güzel sey. sevgiler...