11 Ekim, 2010

İŞTE MUTLULUĞUN REÇETESİ ...


Aşağıdaki yazıyı geçen hafta okudum ve sizlerle paylaşmak üzere hemen kopyaladım. Güzel ve anlamlı bir yazı bence. Ben de günümüzde insanların genel olarak mutsuz olduklarına ve sürekli ya kendileri yada başkaları ile kavga halinde olduklarına inanıyorum. Yaklaşık 20 senedir kamuda çalışıyorum ve çalıştığım ofiste yaklaşık 150 kişi geldi ve gitti. Aynı işyerinde 150 değişik kişi ile çalışmış olmaya avantajı mı, dezavantajı mı desem bilmiyorum ama 20 yıllık süreçte gözlemlerim oldu. İnsanların daha çok hak ve özgürlük aradıklarını ama, bunu yaparken ölçüyü kaçırdıklarını, hak aramak ile saygısızlık arasındaki çizgiyi ihlal ettiklerini gördüm. Yeni gelen neslin tahammülsüz, daha işe başlamadan yorgun ve bıkkın, en kötüsü mutsuz olduklarını gözlemledim. Çocuk yetiştiren bir anne olarak, arada bir dönüp bizim gençliğimizi de tabii ki çok eleştirdim. Bizim sorgusuz her şeyi yaptığımızı ve bunun da çok doğru olmadığını fark ettim. Ama ne bizim gibi olmak, ne de şimdiki nesil gibi olmak bence doğru olanı. Haklarımızı aramayı bilmeli ama, hak aramak ile saygısızlığı, ölçüsüzlüğü ve hatta terbiyesizliği birbirine karıştırmamayı iyi öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Çok inandığım bir ilke vardır ve bu genel olarak çalışma prensibim olmuştur. Yaptığım şeyleri öncelikle başkaları için değil kendime olan saygım için yaparım. Sanıyorum artık kendimize olan saygımızı kaybetmeye başladığımız için, başkalarını sayamıyoruz. Saygı, sevgi, hoşgörü,… vb. özelliklerin olmadığı bedenlerde, beyinlerde mutluluk yok tabii ki. Banakalırsa aşağıdaki yazıyı okuyun derim.

Mutsuzluk virüsü size bulaşmasın
Serdar Turgut çok önemli bir sorunu tartışmaya açtı. Sorun aslında dünya ölçeğinde önemli. Bulaşıcı bir viral hastalık gibi hızla yayılıyor. Yaşlı, genç, zengin, fakir dinlemiyor, herkese, her ülkeye bulaşıyor. Adı “mutsuzluk hastalığı”. Mutsuzluk virüsünün hızla yayıldığı ülkelerden biri de bizim ülkemiz, Türkiye...
MUTSUZLUK sorunu sadece bedensel yapılanmada yaptığı tahribatlar nedeniyle değil, yaptığı ruhsal tahribatlar nedeniyle de önemli. Kronik yorgunluk/Fibromiyalji’den depresyona, uykusuzluktan rahatsız ayak sendromuna kadar birçok sağlık sorununun arkasında mutsuzluk yatıyor. Son yıllarda şu nokta daha iyi anlaşıldı: “İyi hayata giden yol”da yalnızca refah ve sağlık yeterli değil. Yeteri kadar sağlığınız ve paranız da olsa mutlu değilseniz eğer bir sürü problem ardı ardına sıraya giriyor.

En etkili ilaç: Şükretmek

Mutlulukla ilgili herkes kendine göre bir reçete üretmiş. En güvenli reçete (daha önce de yazdığım) Ernie E. Zelinski’nin hazırladığı reçete gibi görünüyor. (Bu reçeteyi yanda bulacaksınız). Zelinski’nin reçetesinde tam on üç mutluluk ilacı var. Bunların içinde bana göre en etkili olanı, size en çok tavsiye edeceğim son ilaç, yani “şükran duygusu”dur. Bu duygu size “var olanla yetinmeyi”, “küçük güzeldir”, “az çoktur” diyebilmeyi, “sahip olduklarınızın değerini bilmeyi” öğretecek en etkili mutluluk hapıdır.

Üstelik bu ilaç BEDAVA

Geçenlerde “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisini izlerken duyduğum cümle de aslında çok önemli. Cümleyi tam olarak hatırlayamıyorum ama “sevgiyi sıradan alışkanlık haline getirmemenin ne kadar tehlikeli olduğunu” vurgulayan bir deyimdi. O cümle “bulduğumuz ve olduğumuzla yetinmenin, mevcudun da değerini bilmenin” öneminin altını kalınca çiziyordu. Bir kez daha hatırlatalım: Şükran duygusu binlerce yıldır kullanılan bir mutluluk ilacı ve her defasında yüzde yüz sonuç veriyor. Üstelik bu ilaç her zaman elinizin altında ve bedava!

KESİP SAKLAYIN: İşte mutluluk reçetesi
, Doyum sağlayacak kadar bir amaç,
, Geçinebilecek kadar bir iş,
, Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik,
, İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl,
, Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat,
, Kendini sevecek kadar özsaygı,
, Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu,
, Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret,
, Sorunları çözecek kadar yaratıcılık,
, Her an gülecek kadar mizah duygusu,
, İyi bir yarını bekleyecek kadar umut,
, Hayatı bütün değerleriyle yaşayacak kadar bir sağlık,
, Sahip oldukların için şükran duygusu.

MUTSUZLUK sorununun yaygınlaşmasının önemli bir nedeni de ruhumuzun gittikçe daha sık yaralanıp tırmalanması, ruhu onarmayı ihmal etme yanlışımızın gün geçtikçe yaygınlaşıp artmasıdır. “Ruhu onarmak” hepimiz için en önemli problem haline gelmiştir ve iyi hayat sadece “zevk odaklı yaşamak” ile ilgili bir şey de değildir. Doğal olarak ruh her zaman hazların, yeni ve farklı coşkuların, zapt edilmez heveslerin peşindedir. Yetinmeyi ve şükretmeyi pek bilmez ve hep yeni heyecanlara yelken açmak, yeni oyuncaklarla (!) tanışıp oynamak ister.
Ve ne yazık ki, bu süreçte ne bunların çoğunun kendisi için zararlı olabileceğini ne de durup dinlenmesi yavaşlayıp hız kesmesi kendini onarmaya zaman ayırması gerektiğini fark etmez. Hızlandıkça hayatı daha çok ıskalarız. Iskaların ve ıskaladıklarımızın sayısı arttıkça da ruhumuz bedenden bedenimiz ruhtan kopar. Onarılacak şeylerin sayısı her gün biraz daha artar.

Ruhu onarmak konusu önümüzdeki dönemde en önemli işlerimizden biri olmalıdır. İyi yaşamanın anahtarı ruhu onarmaktadır.

Prof.Dr.Osman MÜFTÜOĞLU 4 Ekim 2010-Hürriyet Gazetesi

1 yorum:

gutguturuna dedi ki...

muhteşem bir paylaşım..bilgilendirmen için sağol..