Bu günlerde bir çok yerde Sofra tuzu mu?/Deniz tuzu mu? başlığı ile yazılar okuyorum. Okuduğum yerlerde hepimizin mutfağımızda kullandığımız rafine tuzun gerçekte tuz olmadığı ve kimyasal işlemler ile iyot eklenen bir madde olduğu söyleniyor. Bir başka yerde dünyaca ünlü şeflerin yemeklerinde sadece deniz tuzu kullandığını, böylece yemeklerin hem daha sağlıklı hem de daha lezzetli olduğunu okudum. http://www.realage.com.tr/ artık yoğun şekilde takip edilen bir internet internet sitesi. Dr. Michael Roizen ve Dr. Mehmet Öz’ün yazılarını zaman zaman takip ediyorum. Aynı sitede Sofra tuzu ve Deniz tuzu ile ilgi güzel bir yazı çıktı. Tabiî ki okuduktan sonra hangisini kullanacağımız bizim elimizde. Birde tuz kullanımı konusunda gerçekten dikkatli olmalı ve tuz kullanımımızı ölçüsüzce ve bol keseden yapmamalıyız. Umarım aşağıdaki bilgiler hangisini kullanacağımız konusunda yeteri kadar ikna edicidir.
Sofra Tuzu
Sofra tuzu, doğada kaya halinde bulunan, kimyasal işlemlerden geçirilerek iyot eklenen bir maddedir. Yeraltı tuz yataklarından çıkarılan tuzdan, bu işlemlerden geçtikten sonra elimizde kalan ise sadece ölmüş minerallerdir.
Deniz tuzu ve sofra tuzu temelde aynı besin değerlerini içerir: sodyum ve klorür. Ancak deniz tuzu genellikle daha sağlıklı ve doğal olduğu gerekçesiyle tercih edilir. İki tuz arasındaki asıl fark ise kimyasal yapısında değil; tadında, dokusunda ve geçirildiği işlemdedir.
%100 doğal deniz tuzu mineral açısından zenginliğini korur. Doğal, organik deniz tuzu hala 2000 yıl önce Fransız tuz işçileri tarafından çıkarıldığı yöntemle elde edilir. Taranarak toplanır ve kuruması için güneşte bırakılır. Tüm besin değerleri bozulmadan korunur. Sodyum, klorür, kalsiyum, magnezyum, potasyum ve diğer 90 mineral ilk andaki şekliyle doğal deniz tuzunun içinde bulunur. Bu mineraller bünyelerinde nem barındırırlar ve gri renklidirler. Bu nedenle eğer marketten aldığınız tuz beyaz ve akıcıysa, işlemden geçirilmiştir ve kullanılmamalıdır.
Tuz, hepimizin yakından tanıdığı beyaz, akıcı ve yemeklerimizin olmazsa olmaz tadı. Çoğumuz bir sağlık sorunuyla karşılaşıp doktor tarafından tuz miktarını azaltmamız söylenmediği takdirde oturup varlığı hakkında düşünmeyiz bile.
Şöyle düşünelim. Ağladığımızda gözyaşlarımız tuzludur. Bir yerimiz kesildiğinde kanımızın tadına bakarsak tuzludur. Vücudumuzdaki sıvılar tıpkı bir okyanus gibidir. Tuz hayat kaynağımızdır; ancak vücudumuz tuz üretemediği için bir dış kaynaktan temin etmemiz gerekir. Bu kaynaklar genellikle ya et ya da klasik sofra tuzudur.
Asıl sorun ise vücudumuzun bu işlemden geçirilmiş tuz ile ne yapacağını bilmemesidir. Yıllarca süren tüketimin ardından kalbimiz, böbreklerimiz, kaslarımız ve kemiklerimiz dahil vücudumuzun bir çok bölümü tuz kullanımımızla bağlı olarak sorunlar yaşayabilir. İşlemden geçirilmiş tuz vücudumuzun dengesini bozabilir.
Doğal Deniz Tuzunun Yararları
Doğal deniz tuzu tüketildiğinde, ağza alınır alınmaz tükürükle etkileşime geçer ve sindirilmeye başlar. Ağızda ne kadar fazla mineral olursa sindirim o kadar uzun sürer. Doğal deniz tuzu tansiyonu düşürücü ve vücutta su kaybını önleyici etkisiyle bilinir. Karaciğer, böbrekler ve böbreküstü bezlerinin daha etkili çalışmasına yardımcı olur. Bağışıklık sistemini destekler. Doğal deniz tuzu okyanusun tüm minerallerini içerir.
Vücut sağlığı için doğal deniz tuzu kullanmak çok önemlidir. Günlük tuz miktarının(1500-2300mg sodyum) çok daha fazlasını tüketen bir toplum olarak ileriki yaşlarda sağlık sorunlarıyla karşılaşmamak için dikkatli olmamız gerekir. Deniz tuzu, renkli şişelere koyduğunuz softa tuzu gibi kolay dökülmeyebilir; ancak içerdiği nem ve mineraller açısından vücudunuza çok daha fazla yararı dokunacağı kesin.
Kaynak: http://www.realage.com.tr/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder