27 Mart, 2013

SUSUZ YAZ/GÜLÜMSEMEK DİRENMEKTİR

Yeni biten iki kitap. Önce Mustafa Balbay'ın "Gülümsemek Direnmektir" adlı kitabı, arkasından Necati Cumalı'nın "Susuz Yaz"ı. Gülümsemek Direnmektir öncelikle beni adı ile çok etkileyen, okudukça yaşam sevinci hiç bitmek tükenmek bilmeyen bir insanın, hayata bağlılığından inanılmaz etkilendiğim, yalın olmasından dolayı çok keyif veren, zaman zaman da hüzünlendiren bir kitap oldu. Susuz Yaz çoğumuzun bildiği gibi filmi de olan, Necati Cumalının İzmir de avukatlık yaptığı dönemlerde gözlemlerini içeren öykülerden oluşan ve içindeki bir öyküden adını alan bir kitap. Banakalırsa her ikisini de mutlaka okuyun derim.



Arka Kapak

Elinizde tuttuğunuz kitap sizinle aynı gökyüzünü paylaşan Mustafa Balbay'ın yaşam, gazetecilik, hukuk ve siyaset üzerine yazılarından oluşuyor.

Silivri Hapisanesi'nde tek başına ayrı bir hücrede tutulan Balbay'ın, yaşam sevincine, üretme tutkusuna, mücadele kararlılığına, daha yaşanılası bir Türkiye ve dünya arayışına siz de ortak olduğunuzu düşüneceksiniz.

Balbay, Silivri Toplama Kampı-Zulümhane kitabında Ergenekon davalarını ve hapishane yaşamını anlattı. Düşünüyorum O Halde Sanığım-Zulümname kitabında yaşadıklarını şiirsel bir dille kaleme aldı. Demokrasi Tanrısı-Zulümdar kitabında Türkiye'nin 21. yüzyılın ilk 10 yılındaki genel görünümünü roman kurgusuyla yazdı.

Bu kitap, Balbay'ın "Silivri Üçlemesi" adını verdiği o yapıtların çerçevesi niteliğinde.



"Necati Cumalı" "Susuz Yaz"ı 1960 yılında yazdı. Kitapta yer alan öyküler, Cumalının avukatlık yıllarında edindiği vurucu gözlemlerinden kaynaklanıyor, toplumumuzun özellikle kırsal kesiminde, "Habil ile Kabil" söylencesinden beri varolan şiddet yasalarının acımasız görüntülerini sergiliyordu. Cumalı, kitaba adını veren "SUSUZ YAZ"da edebiyat alanında ilk kez suyun bölüşülmesinin önemine değinmişti. 1964 yılında öyküden sinemaya aktarılan filmi ALTIN AYI ile ödüllerdiren Berlin Film Festivali Jürisi, kararında gerekçe olarak konusunun taşıdığı önemi gösteriyordu. 20 yıl arayla 80lerde Su Yılı ilan eden UNESCO, petrolün yerini 21. yüzyılda suyun alacağı, suyun bölüşülmesinden çıkacak anlaşmazlıkların savaşlara yol açabileceği konusunda bütün üyelerini uyarıyordu. 

08 Mart, 2013

DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN...

Kadın ile ilgili en çok sevdiğim şiir ve maile' me gelen karikatür... 
Gününüz Kutlu Olsun


KADIN
Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir harman yerinde
dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.
Kimi der ki ayalimdir.
Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran,
Kimi der ki çocuk doğuran,
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım.
Yavrum, annem, karım, kız kardeşim hayat arkadaşımdır./ NAZIM HİKMET



06 Mart, 2013

ZEYTİNYAĞLI BAKLA



ZEYTİNYAĞLI BAKLA

Baklayı çok seviyorum ama; yemeğini değil, kendisini tezgahlarda görmeyi. Malum baharın ilk müjdecilerinden kendisi… Yemeğini ne yapsam sevemedim bir türlü. Her yıl 2-3 defa yapmaya çalışıyorum. Biliyorum çok faydalı da bir sebze, ama ne yapsam nafile bir türlü yiyemiyorum, hadi yemeye çalıştım yutamıyorum, … en son geçen sene pes ettim. Tövbe artık bir kaşık dahi yemeyeceğim. Olsun eşim çok seviyor, keyifle, özene bezene pişiriyorum, ben yiyemesem de uzaktan seviyorum, malum “baharın müjdecilerinden kendisi”. Bana kalırsa deneyin, en azından çok sağlıklı olduğu için sevmeye çalışın…

Malzemeler
½ kg bakla
½ demet dereotu
büyükçe 1 adet soğan
tuz
şeker
1 tatlı kaşığı un
Baklalar en tazelerinden seçilir ve güzelce ayıklanıp, yıkanır son yıkama suyuna 1 tatlı kaşığı un ilave edilir.. Düdüklü tencereye ayıklanmış baklalar, 1 kuru soğan, şeker ve tuz konulduktan sonra, unlu sudan 1 bardak kadar eklenip, yaklaşık 15-20 dakika pişirilir. İndirince ben dereotunun birazını sıcakken içine koyup karıştırıyorum ve kalan dereotunu da üstüne koyuyorum. Aslında Ege tarafından taze soğan ve taze sarımsak ilavesi ile pişirilen bakla en makbulü imiş ancak hiç öylesini denemedim.