29 Kasım, 2010

SONBAHAR DEKORASYON İPUÇLARI VE BENDEN ÖRNEKLER





Sonbahar doğada kahverengi ve tonlarını bol miktarda görebileceğimiz bir renk cümbüşü ile çalıyor kapımızı. Sadece doğada da bitmiyor bu renk cümbüşü, dekorasyon dergileri, mağaza vitrinleri hatta evimiz bile nasibini alıyor mevsimin güzel renklerinden. Mevsim geçişlerini evimizde de küçük değişiklikler ile uygulayabiliriz. Mevsime uygun bir çiçek bile olabilir bu değişiklik. Aşağıdaki üç resim dergilerden. Kabaklar, sararmış yapraklar hem sonbahar temasına, hem de dekora çok yakışmışlar doğrusu. Sallanan sandalyenin yanındaki kabağa bayıldım. En kısa zamanda bir orta boy kabak alınıp evin uygun köşesinde dekor olarak kullanılabilir. Üsttekiler benden. At Kestanesinin ağacını, çiçeğini ve kestanesini çok sevdiğimi daha önce yazmıştım. Eee bu kadar sevince bilgisayar kenarı, sehpa üstü, ... her yerde görmek istiyor insan. Kabuklu yer fıstığı kuruyemişçilerde bu ara çok var. Eşim alıyor, ben dekor yapıyorum (arada bir de olsa yenilerek de tüketiliyor tabii). Çok küçük ama, tamamen bizden dokunuşlar, banakalirsa siz de deneyin. Bu arada yapma çiçek ve meyveleri çok sevmeyen biri olarak, ayva ve nar gibi uzun ömürlü meyvelerin de iyi bir dekor oluşturduğunu söylemek lazım.




26 Kasım, 2010

KABUĞU DA YARARLI, TANELERİ DE

Aşağıda resimleri olan narı, komşum yazlık dönüşü getirmişti. Verirken bu sene yağmur çok olduğu için narlar yarıldı, yanlış anlamayın dedi. Anlarmıyım, tadı, lezzeti ve görüntüsü süperdi. Ben ayıklamaya girişmişken, aslında resimlerini siteye koysam demeye kalmadan, eşim dur ben çekeyim dedi ve bayıldım resimlere. Rengi, görüntüsü süper değil mi? Narla ilgili daha önce yazı yazmıştım, resimleri nasıl koysam derken, dünkü Cumhuriyet Gazetesinde Nar ve faydaları ile ilgili güzel bir yazı okudum ve hemen kopyaladım. Umarım beğenirsiniz. Narın tam zamanıymış ve bolca tüketmek gerekiyormuş. Banakalirsa yazıya bir göz atın derim.



KABUĞU DA YARARLI, TANELERİ DE

Kış mevsiminin tercih edilen meyvelerinden narın yararları saymakla bitmiyor. Kaynatılmış nar kabuğunun boğaz ağrısına iyi gelmesi, bunlardan sadece biri.

Narın meyve, meyve kabuğu, dal ve kök kabuklarının farklı içerikler ve farklı kullanım alanları bulunuyor. Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, bu nedenle narın hangi kısmının kullanıldığının önemli olduğunu söylüyor. Prof. Yeşilada, ishalden, damar sertliğine, menopozdan boğaz enfeksiyonlarına kadar bir çok hastalıkta olumlu etkileri bulunan narın farmakolojik özellikleri ve yararları hakkında şu bilgileri veriyor:

“Meyve suyu yüksek antosiyanin türevi içeriğine bağlı olarak kuvvetli antioksidan etkili ve özellikle kalp ve dolaşım sistemi işlevleri üzerinde etkinliği dikkat çekiyor. Meyvelerinin kabukları ise gallotanen tipi polifenolik bileşikler bakımından zengindir. Yapılan bilimsel çalışmalar, bağırsak enfeksiyonlarına ve boğaz enfeksiyonlarına yol açan mikroorganizmalar üzerinde etkili olduğunu ortaya koyuyor.
Bu nedenle, nar meyvesi kabukları bağırsaklarda hem ishale yol açan mikroorganizma üzerinde etkisini gösteriyor, hem de astrenjan (büzücü) etkisine bağlı olarak ishalin tedavisine yardımcı oluyor. Gargara şeklinde uygulandığında ise boğaz enfeksiyonunun tedavisinde yararlı oluyor. Nar ağacının dal ve kök kabukları ise çok daha farklı kullanıma sahiptir. Tedavide sadece tenya düşürücü olarak kullanılıyor."

Şimdi nar zamanı
Meyve ve sebzelerin antioksidan etkili maddeler bakımından zengin olduğu ve tüketilmeleri ile kalp-damar hastalıkları ve kanser gelişimi riski ve bu hastalıklara bağlı ölümlerde önemli azalma sağlanabildiği artık herkes tarafından bilinen bir gerçek. İşte antioksidan içeriği bakımından dikkati çeken bir meyve de ‘nar’. Manavlarda, marketlerde tezgahlar boy boy, renk renk, nar meyveleri dolu. Taze sıkılmış veya fermente edilmiş nar suyunun antioksidan etkisinin yüksek olduğu bilimsel olarak ortaya konulmuş. Bu etkisi bakımdan kırmızı şarap ve yeşil çaydan daha kuvvetli etkili olduğu ifade ediliyor.

Narın damar sertliğine etkisi
Nar suyunun damar sertliği (ateroskleroz) riskini azaltıcı etkisinde en önemli faktörün LDL'nin (kötü huylu kolesterolün) oksitlenerek daha zararlı şekli VLDL'ye dönüşmesini engellemesi ile ilişkili olabileceği düşünülüyor. Yüksek tansiyonlu hastalarda (62-77 yaşlarında) 15 gün süre ile günde 50 ml (bir çay bardağı) nar suyu verilmesi ile enfarktüs riskini artıran faktörlerden biri olarak kabul edilen serum ACE değerleri üzerinde yüzde 36 düşme sağlarken, yüksek tansiyon üzerinde sadece yüzde 5 bir azalma sağlayabilmiştir. Bu çalışmada hastaların hiç birinin sigara içmediği vurgulanmış. Çünkü sigaranın zararlı oksijen radikalleri oluşturduğu biliniyor ve bu da deney sonuçları üzerinde doğrudan olumsuz etki yapacaktır.

Bir diğer klinik çalışmada, nar suyunun bir yıl süre ile kullanılması ile LDL ve HDL'nin oksidasyonun belirgin bir şekilde azaltılabildiği, 3 yıl kullanılması ile ise kanda aterosklerotik lezyon gelişimi riskinin önemli ölçüde azaltılabildiği ortaya konulmuş. Yapılan son bir çalışmada ise diyabetli hastalarda önemli bir risk oluşturduğu kabul edilen damar sertliğinin önlenmesinde nar suyunun yararlı olup olmayacağı incelenmiş. Bilindiği gibi meyve suları genel olarak şekerli içerikleri nedeniyle diyabetlilerde kan şekerinin artmasına neden olabiliyor. Nar suyunun diyabetlilerde bu bakımdan herhangi bir risk oluşturmadığı ve damar sertliği riskinin azaltılmasında önemli katkısı olduğu bildirilmiş.

Kalp hastalarına da iyi geliyor
Bir diğer klinik çalışmada 3 ay süre ile nar suyu (günde 2 su bardağı) kullanılması ile 45 koroner kalp hastasında strese bağlı bazı etkenlerin (miyokard iskemisi gelişiminin) azaltılabildiği gözlenmiştir. Bu çalışmanın daha uzun süreli ve daha geniş hasta sayısı üzerinde tekrarlanması gerektiği vurgulanıyor. Çok yeni bir çalışmada ise, konjuge linoleik asit (yağının yüzde 83'ü) bakımından zengin olan nar çekirdeklerinin (tohumları) deney hayvanlarında kolon kanseri ve damar sertliği riskini azalttığı ve bağışıklık sistemi üzerinde olumlu yararlarının bulunduğu gösterilmiş. Diğer taraftan, çekirdeklerin zengin bir östrojenik içeriğinin (kadın hormonu) bulunduğu bildirilmekte.

Cumhuriyet Haber Portalı 25.12.2010


25 Kasım, 2010

EV YAPIMI PUDİNG VE PUDİNGLİ PASTA



Aşağıdaki tarifi yıllar önce iş yerinde bir arkadaşımda yemiş, çok beğenmiş ve almıştım. Bu tariften sonra eve neredeyse hazır puding almıyorum diyebilirim. Bence hazır pudingten çok daha güzel, benim için en önemlisi içinde ne olduğunu ve şimdi büyümüş olsa bile kızama ne yedirdiğimi bilmek ve bizim evde şeker bir ölçüden fazla sevilmediği için şeker miktarını kendime göre ayarlamak. Nasıl mı? 1 su bardağı yazıyor ya ben mutlaka en az iki parmak eksik koyarım. Tarifi ister kaselerde puding olarak, ister arasına bisküvi koyup pasta olarak hazırlayabilirsiniz. Pasta olarak hazırladığınızda dilim dilim ikram edebileceğiniz hafif bir tatlı oluyor. Kabı biraz su ile çalkalamakta bildiğimiz usül ama, bilmeyenler için kolay almayı sağlıyor. Portakal kabuğunun verdiği aroma ve kokusu çok hoş oluyor. Üstüne fındık, ceviz, hindistancevizi, ne isterseniz koyabilirsiniz. Banakalırsa kısa zamanda deneyin derim.


EV YAPIMI PUDİNGLİ PASTA

1 kg. süt
3 kaşık nişasta (tepeleme)
2 kaşık un (tepeleme)
4 kaşık kakao
1 su bardağı toz şeker
1 portakal kabuğu rendesi
3 paket kakaolu eti piknik bisküvi

Nişasta, un, kakao, şeker, portakal kabuğu rendesi, süte eklenir ve muhallebi kıvamında pişirilir. Piştikten sonra 1 kibrit kutusu kadar margarin karıştırılır (ben hiç margarin koymadım). Daha sonra bisküvi, krema şeklinde 3 veya 4 kat dizilir. Üzerine Hindistan cevizi dökülüp buzdolabında bir/iki saat bekletilir.

10 Kasım, 2010

10 KASIM ...

Özlem ve saygıyla anıyoruz

09 Kasım, 2010

GÜNEŞLİ BİR GÜN VE YAŞAM




Sen, çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup, seni başının üstünde taşıyan bulunur. (MEVLANA)
Ankaralılar birkaç gündür yazdan kalma, sıcak, bol güneşli ve tertemiz bir hava ile güne başlıyor. Siz de öyle misinizdir bilmem ama, ben kendimi böyle güneşli günlerde daha bir mutlu, daha enerjik, daha pozitif hissediyorum. Güneş bana gülümsediğinde sanki bende her sabah günaydın dediğim yüzlere, daha bir ağız dolusu ve yüzümde kocaman bir tebessüm ile günaydın diyorum. “Ne tür insan seversin?” diye bir soru sorulur mu bilmem ama, bana ne tür insan seversin deseler sanıyorum vereceğim cevap; “gülen insan” olurdu. Merhaba derken, nasılsınız derken, ilk karşılaşma anında yada ayrılırken, odaya girerken, güne başlarken, kendi ile barışık olan ve kocaman gülen insanlar… Yanlış anlaşılmasın sürekli gülmek ya da ben çok güler yüzlüyüm demek çok uzak anlatmak istediklerimden. Ben ki hatta hüznü seven, bir tarafı hep hüzün barındıran, ikisinin de insanda aynı ölçüde bulunması gerektiğine inanan, hatta kendimde hüznün ağır bastığını düşünen ancak oldukça pozitif düşünmeye çalışan ve selamlaşırken içten ve ağız dolusu gülenleri sevenlerdenim. Riyasız ve yalansız içten gelerek tabii,… Siz kocaman gülerek selamlaşırsanız inanıyorum ki kocaman olmasa bile tebessüm ile geri gelir selamınız. “Saygı verilmez alınır” sözünü hep severdim, aşağıdaki yazıda da anlatıldığı gibi hiçbir şeyin verilmeyeceğini hep geri yansıyacağını öğrendim zaman içinde... Çok beğendiğim bir yazı banakalırsa sizde okuyun demek ve sizinle de paylaşmak için yazdım tüm bunları. Hayattan aldıklarımız, aslında hep verdiklerimiz ile ilgili. Hani derler ya "ne ekersek onu biçeriz".

YAŞAM
Bir adam, oğlu ile ormanda yürüyüş yapıyor. Birden çocuk takılıp düşüyor ve canı yanıp “Ahhhh” diye ...bağırıyor.
İlerideki dağın tepesinden “Ahhhh” diye bir ses geri geliyor. Çocuk şaşırıyor. Merak ediyor ve “Sen kimsin” diye bağırıyor. “Sen kimsin” diye cevap geliyor dağdan..Çocuk kızıyor. “Sen bir korkaksın” diye bağırıyor.
Dağdan gelen ses “Sen bir korkaksın” diye cevap veriyor.
Çocuk babasına dönüp “Ne oluyor böyle?” diye soruyor.
“Oğlum” diyor adam, “Dinle ve öğren!”Dağa dönüp “Seni seviyorum” diye bağırıyor. Gelen cevap “Seni seviyorum“ oluyor. Baba tekrar bağırıyor, “Sen bir harikasın..” Gelen cevap “Sen bir harikasın..”Oğlan çok şaşırıyor, ama ne olduğunu gene anlayamıyor. Babası anlatıyor..
“İnsanlar buna ‘Yankı’ derler, ama aslında o ‘Yaşam’dır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam davranışlarımızın aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla şefkat istediğinde, daha şefkatli ol!. Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan, sen sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, herkes için her zaman geçerlidir.Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarımızın bir aynada yansımasıdır..”

05 Kasım, 2010

KIYMALI/PATATESLİ GÜL BÖREĞİ

Bu börek bizim evde en çok sevilen böreklerden birisi. Kızım patateslisini, eşim kıymalısını çok severek yiyor. Ben arada bir uyanıklık yapıp kıymalı/patatesli yapıyorum, o da çok severek yeniliyor. Genelde 6 yufkadan yaptığım için tepsi böreğinden biraz fazla oyalasada yumşacık ve lezzetli oluyor. Deneyin banakalırsa diyeceğim ama, çoğumuzun bildiği bir tarif. Yine de tarifi yazıyorum, malum her yiğidin yoğurt yiyişi farklı ya...

Malzemeler

6 adet yufka

250-300 gr kadar kıyma
2 tane irice soğan
1 adet idice rendelenmiş patateş (çiğ)

1 bardak kadar yoğurt (ben göz kararı koyuyorum)
göz kararı sıvıyağ (çeyrek su bardağı kadar)
biraz su (yarım bardak kadar)
1 yumurta

Soğanı biraz sıvıyağ ile pişirip, kıymasını ilave edip biraz soğan ile çevirdikten sonra rendelenmiş patatesi ekliyor ve tuz, karabiber, pul biber ilave ediyorum. Yukfayı tezgaha alıp, sıvı karışımı (yumurta hariç) slikon fırça ile yufkaya sürüyorum. Yufkayı dörde böldükten sonra geniş kenarına kıymalı harçtan koyup, sıkı olmayacak şekilde önce sigara böreği gibi, sonrada gül şeklinde sarıyorum. Kalan sıvı harcı içine yumurtayı ilave ettikten sonra bol miktarda böreklerin üstüne sürüyorum. Sıvı harcınız çok fazla olsa bile hiç problem değil, ne kadar bol olur ise börekler o kadar lezzetli oluyor. Çörekotu, haşhaş, susam, evde ne varsa üstüne serpip pişiriyorum. Sonrası malum, evde kapış kapış gidiyor.

03 Kasım, 2010

KOBİLEVY'den FANTASTİK AYAKKABILAR


Ayakkabıların hepsi bir birinden ilginç ve çok fazla model vardı ancak; ben kendim bana en ilginç gelenleri sizin için (Milleyet Gatesi/internet adresinden) kopyaladım. Bakalım görünce siz nasıl bulucaksınız. Bu arada tasarımcıyı tebrik etmek lazım, gerçekten insanın aklının ucundan bile geçmeyecek modellere imza atmış. Ben şahsen ilk ayakkabıya daha doğrusu bunu yapma fikrine bayıldım.































01 Kasım, 2010

ZEYNEP ORAL / O GÜZEL İNSANLAR

" O Güzel İnsanlar" Zeynep ORAL'ın çok severek okuduğum kitaplarından biri. Kitapta portresi çizilen 30 insandan mutlaka çok beğendiğiniz, sevdiğiniz birileri vardır. Aslında ben kitabı okuyalı bir hayli zaman oldu. Çok güzel ve okunası bir kitap, kendi adıma 30 kişiyi de çok beğendiğim için, çok keyif ile okudum diyebilirim. Bu hafta sonu Sunay Akın'ın "HAYAT DEYİNCE" isimli programının konusu kitaplardı ve orada Japonyada kişi başına 1 yılda 24 kitap , Fransada kişi başına 1 yılda 14 kitap ve Türkiyede 1 kitaba 6 kişi düştüğünü öğrenince daha çok kitap okumalıyız bir tarafa, kendi sitemde, kendi adıma daha çok kitap tanıtımı yapmalıyım diye karar verdim. Elif Şafak'ın AŞK isimli kitabından sonra, konu ile ilgili biraz daha kitap okumalıyım derken (Mevlana), bir arkadaşımdan "AŞKIN GÖZYAŞLARI" nı aldım ve şu sıralar daha doğrusu hafta sonu okumaya başlayıp zaten yarıladım. Mevlana ve Şems'in Elif Şafak'ın AŞK'ında da yer yer aynı olan hikayesi, biraz daha roman olmaktan uzak, kurgusuz ve net ifadelerle anlatılmış. Aslında güzel bir kitap olmasına rağmen bir an evvel bitirme telaşındayım çünkü Mustafa Balbay'ın "ZULÜMHANE" si çıktı ve açıkçası çok merak ettiğim kitaplardan biri. Eğer henüz okumadıysanız Zeynep Oral'ın "O GÜZEL İNSANLAR" isimli kitabını mutlaka okuyun banakalırsa.

Açıklama:
"O Güzel İnsanlar", uzun yıllar boyunca düşünceleri,
duyarlılıkları, eserleri ve eylemleriyle daha güzel, daha iyi,
daha insanca ve hakça yaşanılan bir dünya özlemiyle
yanıp tutuşanların öyküsüdür.

Zeynep Oral, ona yüreğini cömertçe açanları, sevgiyle,
bilgiyle, sonsuz bir duyarlılıkla ele alırken aynı zamanda
insanı "insan" yapan evrensel çağdaş değerleri yüceltiyor
kitabında.

Zeynep Oral'ın akıcı ve işlek kaleminden, Türkiye'nin
aydınlık yüzünü yansıtan sanat insanlarının portresini
sunuyoruz.

İşte o güzel insanlar:
Abidin Dino - Ahmed Arif - Aliye Berger
Aziz Nesin - Azra Erhat - Bedri Rahmi Eyüboğlu
Can Yücel - Eren Eyüboğlu - Fazıl Hüsnü Dağlarca
Fazıl Say - Füreya - Genco Erkan - Gülten Akın
Haldun Taner - İdil Biret - İsmet Ay - Leyla Gencer - Melih Cevdet Anday - Münir Ozkul
Nahit Hanım - Nâzım Hikmet - Onat Kutlar - Ruhi Su - Sıdıka Su - Salâh Birsel - Semiha Berksoy- Sezen Aksu - Yaşar Kemal - Yıldız Kenter - Zeynep Tanbay
(Tanıtım Yazısından)