27 Ekim, 2010

DİKKAT ! BU BESİNLER ZAYIFLATIYOR...

Bu aralar Hürriyet Gazetesinde Prof. Dr. Osman Müftüoğlu'nun "İşte Kilo Dosyası" diye bir yazı dizisi var. Kızkardeşim biraz kilo vermek istediğinden bilgileri onun ile paylaşayım diye hergün bir telaş okuyorum. Niyetim dosya haline getirip, en son olarak ona vermek. Aşağıdaki yazı bu günkü yazıdan sadece küçük bir alıntı. Sizlerle de paylaşmak istedim. Siz eğer isterseniz sadece kilo değil doğru ve sağlıklı beslenmek ile ilgili şeylerden de bahsediyor, banakalırsa kendiniz okuyun.

Zayıflatan besinler

Bazı yiyecekler kararında ve doğru zamanda tüketildiklerinde kilo vermenize yardımcı olabilir. İşte bazı örnekler...
1. ZEYTİNYAĞI: Zeytinyağının da bir kaşığı diğer yağlar gibi 120-130 kalori enerji içeriyor ama tekli yağlardan zengin olması tokluk hissini artırmasına ve depolanmış yağların daha kolay çözülmesine yardımcı oluyor. Yağ tercihinizi zeytinyağından yana kullanın. 2. CEVİZ, BADEM, FINDIK: Üçünün de 100 gramı yaklaşık 600 kalori. Bu nedenle günde üçünden birini veya üçünün karışımını toplamda 30 gram yemeniz yeterli. Bu tercihi ara öğünlerde de kullanabilirsiniz. Üçünün de omega-3’ten zengin olması ve tokluk hissi vermesi kilo kontrolünü kolaylaştırıyor. 3. SİRKE VE LİMON: Kalori değerleri neredeyse yok gibi bir şey ama ikisi de hangi yiyeceğe eklenirse o yiyeceğin glisemik yükünü düşürüyor. Ayrıca sirkedeki asidik asit ve limondaki sitrik asit, tokluk hissini destekliyor.

4. GREYFURT: Düzenli tüketildiğinde (mesela öğlen ve akşam yarım greyfurt) kilo kaybını destekleyen bir meyve.
5. YEŞİL ÇAY: Her gün 2-3 bardak içmekte fayda var. İçindeki kateşinler metabolizmayı hızlandırıyor.
6. NAR: Düzenli nar suyu içmek, henüz bilinmeyen bir mekanizmayla insülin direncini azaltıyor. Nar suyu içenlerde bel yanları daha çabuk eriyor.
7. YOĞURT: Yağsız veya yarım yağlı yoğurt -özellikle probiyotik bakterilerden zenginse- mükemmel bir kilo yönetimi desteği sağlıyor. Ara öğünler için harika bir seçenek. Yarım su bardağı diyet yoğurt en fazla 50-60 kalori enerji içeriyor.

8. KAHVALTIDA YULAF LAPASI: Yarım yağlı veya yağsız sütle ya da yoğurtla hazırlanan yulaf lapası mükemmel bir kahvaltı seçeneği olabilir. Yulafın tokluk hissini artırarak kilo kontrolünü kolaylaştırdığı biliniyor.
9. HAŞLANMIŞ YUMURTA: Kolesterol sorununuz yoksa, kalp damar hastası değilseniz, doktorunuzla konuşarak her gün kahvaltıda haşlanmış bir yumurta yiyerek güne başlayabilirsiniz. Haşlanmış yumurta tokluk hissini artırıyor, proteinden zengin olduğu için metabolizmayı hızlandırıyor.

26 Ekim, 2010

YOĞURT TATLISI



Sizde benim gibi kışın çokça üşüyenlerden ve üşüdüğünüzde canı, tatlı ama illada şerbetli tatlı isteyenlerden misiniz? Evet çok üşürüm ve üşüdüğümde canım şerbetli tatlı ister doğru. İster de yiyen yok, çok nadirdir canım istedi diye şerbetli tatlı yaptığım yada aldığım. Bu tatlıyı bayramda yapıp anneme götürmüştüm, resimlemek ve şimdi yayınlamak o nedenle geçte olsa kısmet oldu. Yıllar önce bir arkadaşımdan aldığım güzel bir tarif yoğurt tatlısı. Daha önce de bahsetmişimdir denenmiş tarifler her zaman garanti olduğu için, bilmiyorum sizde böyle şeyler yapar mısınız ama, aldığım kişilerin isimlerini yazarım tarifin başına. Bu tariften önce sürekli yaptığım bir yoğurt tatlısı tarifim vardı ancak, bu tarifte hiç yağ olmadığı için, hafif ve güzel bir tarif olduğu için, şimdiye kadar beni hiç hayal kırıklığına uğratmadığı ve yapımı da çok kolay olduğu için diğer tarifi neredeyse 15 yıllır hiç yapmaz oldum. Ölçüsü de çok güzel ve bir iyi tarafı var, ölçünüz bardak ise yuvarlak borcam yada benzeri bir tepside, ölçünüz kase ise büyük fırın tepsisinde yapabiliyorsunuz. Bu da tarifi veren arkadaşımın hiç unutmadığım dipnotu idi. Gerçi ben hiç büyük fırın tepsisinde yapmadım, şeker ölçüsü biraz daha fazla idi ancak biraz kırptım, arada bir portakal kabuğu ilave ediyorum, üstüne ceviz, findık, hindistan cevizi, ....ne ister iseniz çok yakışıyor. Banakalırsa deneyin, kendiniz için olmasa bile, misafirleriniz için şu soğuk günlerde içinizi ısıtacak bir tatlı.

ESMA TATLISI

3 yumurta
1 ölçü yoğurt
1 ölçü şeker
2 ölçü un
1 paket kabartma tozu

Şerbet
3 ölçü şeker
4.5 ölçü su

Ölçü su bardağı ise büyük yuvarlak borcam, ölçü kase ise fırın tepsisinde pişirilir.
Şeker, yumurta 15 dk. Çırp, yoğurda ve diğerlerini karıştır, fırına sür. Keki pişerken şerbetini hazırla. Kek fırından çıkınca 1 çay bardağı ılık su (bardakta oda ısısında beklemiş su) ile ıslat. Kek ve şerbet ılınınca şerbetini dök. Soğuyunca üstüne Hindistan cevizi, ceviz, fındık vs. dök.

21 Ekim, 2010

OTLU KREP VE SANDÖVİÇ OMLET


Krep özellikle kızım tarafından çok sevildiği için bir kaç çeşidini yapmaya çalışıyorum. Ben hep aşağıdaki tarif ile yapar, arasında mermelat sürüp kalınca rulo yapıp üstüne pudra şekeri elerdim. Sonraları vanilya eklemeden, limon kabuğu koymadan, peynir ile de yenilebilsin yada isteyen reçel sürsün diye sadesini de yapmaya başladım. En son olarak da biraz dereotu, maydonoz kıyıp, kaşar rendeleyip otlusunu yaptım. Son yaptığımı bir çok sitede değişik ölçülerde gördüm ve en iyi olanın bildiğim olduğuna karar verip (ölçü açısından) aynı tarife peynir ve ot eklemesi yaptım. Hepsi güzel ve hepsi beğenildi. Banakalırsa hafta sonu kahvaltılarınıza hatta çay saatlerine deneyin derim.

KREP

2 yumurta
2 bardak un
2 bardak süt
Limon kabuğu
Vanilya
Boza kıvamına gelene kadar çırp, yağsız teflon tavaya birer kepçe dök. İki taraflı pişir. Aralarına marmelat sür. Rulo yap pudra şekeri dök.



İkinci tarif biraz uydurma yapan var ise bile ben uydurduğumu sanıyorum çünkü, bir simit cafede gördüğüm omleti tarif alamadığım için kendimce bu hale uyarladım. Çok şık, göze hitap eden ve genel olarak da çok beğenilen ama tek tek yapıldığı için biraz oyalayan bir tarif. Tek yumurtayı bir kasede kırıp, biraz tuz ilavesi ile çırpıyoruz. Teflon tavaya sosis, sucuk, salam vb. ne koymak istiyor isek erimiş çok az tereyağ'a ilave edip pişiriyoruz. Pişirdiklerimizi bir kenara alıyor ve aynı tavada yumurtayı pişiriyoruz. Tam pişmek üzere iken omletin yarısına harcı koyuyor, harcın üstüne rendelenmiş kaşar ilave ediyor, diğer yarısını üstüne kapatıyor ve tabağa alıp karabiber serpiyoruz. Tek tek yapmak istemiyor iseniz büyükçe bir tavada yapıp, dilim dilim de servis edebilirsiniz. Size kalmış, ben bu halini çok seviyorum. Cumartesi, Pazar banakalırsa deneyin derim. Bu arada aynı krep tarifi ile, krepli tavuk, et, ıspanak, ve mantar'da yapıyorum. O tarifler de yakında, ....

18 Ekim, 2010

PATLICANLI MAKARNA


Patlıcanlı Makarna hem sebze, hem karbonhidrat karışımı olmasından dolayı oldukça sağlıklı, yanına bir şey eklemeksizin bile tüketebileceğimiz yapımı da oldukça basit bir yemek. Patlıcanlı bulgur pilavı yapanlar bilir, usul aynı sayılır zaten. Küçük doğranmış soğan ve patlıcanları biraz yağda çeviriyor, hafif piştikten sonra, kabuğu soyulup, küp küp doğradığımız domatesleri ekliyor, domates suyunu çektikten sonra, makarna ile buluşmalarını sağlıyoruz. Yanında ayran yada salata, orası size kalmış. Patlıcanların hala güzel olduğu şu son günlerde, güzel ve kolay bir alternatif yemek. Deneyin banakalırsa.

15 Ekim, 2010

YAŞAM / NEYZEN TEVFİK


Yaşam üzerine fazla geldiği zaman onu zorlama, biraz duraksa,
neler olup bittiğine anlam verme.
Mutlaka yanlış bir şey oldu ve
düşüncelerin ile dileklerin aynı orantıda değildi ve varlığın ile buluşamadı.
Sorun yok, sadece bekle.
Güneş doğacaktır, çimler yeşerecektir, çiçekler açacaktır, rüzgar esecektir
ve yağmur yağacaktır, zorlamaya gerek yoktur,
olması gereken kendiliğinden olur!
İzlemene devam et, şahitlik güzeldir, hem olayın dışındasındır hem de içinde,
o bir dengedir,o anlamlıdır, şahit ol, tanık ol, olan ile bütünleş,
güzellik olanların içinden filizlenecektir;
zorlamaya gerek yoktur, olması gereken kendiliğinden olur!..
Hayat üçbuçukla dörtarasındadır. ..
Ya üçbuçuk atarsın, ya da dört dörtlük yaşarsın...
NEYZEN TEVFİK

11 Ekim, 2010

İŞTE MUTLULUĞUN REÇETESİ ...


Aşağıdaki yazıyı geçen hafta okudum ve sizlerle paylaşmak üzere hemen kopyaladım. Güzel ve anlamlı bir yazı bence. Ben de günümüzde insanların genel olarak mutsuz olduklarına ve sürekli ya kendileri yada başkaları ile kavga halinde olduklarına inanıyorum. Yaklaşık 20 senedir kamuda çalışıyorum ve çalıştığım ofiste yaklaşık 150 kişi geldi ve gitti. Aynı işyerinde 150 değişik kişi ile çalışmış olmaya avantajı mı, dezavantajı mı desem bilmiyorum ama 20 yıllık süreçte gözlemlerim oldu. İnsanların daha çok hak ve özgürlük aradıklarını ama, bunu yaparken ölçüyü kaçırdıklarını, hak aramak ile saygısızlık arasındaki çizgiyi ihlal ettiklerini gördüm. Yeni gelen neslin tahammülsüz, daha işe başlamadan yorgun ve bıkkın, en kötüsü mutsuz olduklarını gözlemledim. Çocuk yetiştiren bir anne olarak, arada bir dönüp bizim gençliğimizi de tabii ki çok eleştirdim. Bizim sorgusuz her şeyi yaptığımızı ve bunun da çok doğru olmadığını fark ettim. Ama ne bizim gibi olmak, ne de şimdiki nesil gibi olmak bence doğru olanı. Haklarımızı aramayı bilmeli ama, hak aramak ile saygısızlığı, ölçüsüzlüğü ve hatta terbiyesizliği birbirine karıştırmamayı iyi öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Çok inandığım bir ilke vardır ve bu genel olarak çalışma prensibim olmuştur. Yaptığım şeyleri öncelikle başkaları için değil kendime olan saygım için yaparım. Sanıyorum artık kendimize olan saygımızı kaybetmeye başladığımız için, başkalarını sayamıyoruz. Saygı, sevgi, hoşgörü,… vb. özelliklerin olmadığı bedenlerde, beyinlerde mutluluk yok tabii ki. Banakalırsa aşağıdaki yazıyı okuyun derim.

Mutsuzluk virüsü size bulaşmasın
Serdar Turgut çok önemli bir sorunu tartışmaya açtı. Sorun aslında dünya ölçeğinde önemli. Bulaşıcı bir viral hastalık gibi hızla yayılıyor. Yaşlı, genç, zengin, fakir dinlemiyor, herkese, her ülkeye bulaşıyor. Adı “mutsuzluk hastalığı”. Mutsuzluk virüsünün hızla yayıldığı ülkelerden biri de bizim ülkemiz, Türkiye...
MUTSUZLUK sorunu sadece bedensel yapılanmada yaptığı tahribatlar nedeniyle değil, yaptığı ruhsal tahribatlar nedeniyle de önemli. Kronik yorgunluk/Fibromiyalji’den depresyona, uykusuzluktan rahatsız ayak sendromuna kadar birçok sağlık sorununun arkasında mutsuzluk yatıyor. Son yıllarda şu nokta daha iyi anlaşıldı: “İyi hayata giden yol”da yalnızca refah ve sağlık yeterli değil. Yeteri kadar sağlığınız ve paranız da olsa mutlu değilseniz eğer bir sürü problem ardı ardına sıraya giriyor.

En etkili ilaç: Şükretmek

Mutlulukla ilgili herkes kendine göre bir reçete üretmiş. En güvenli reçete (daha önce de yazdığım) Ernie E. Zelinski’nin hazırladığı reçete gibi görünüyor. (Bu reçeteyi yanda bulacaksınız). Zelinski’nin reçetesinde tam on üç mutluluk ilacı var. Bunların içinde bana göre en etkili olanı, size en çok tavsiye edeceğim son ilaç, yani “şükran duygusu”dur. Bu duygu size “var olanla yetinmeyi”, “küçük güzeldir”, “az çoktur” diyebilmeyi, “sahip olduklarınızın değerini bilmeyi” öğretecek en etkili mutluluk hapıdır.

Üstelik bu ilaç BEDAVA

Geçenlerde “Öyle Bir Geçer Zaman Ki” dizisini izlerken duyduğum cümle de aslında çok önemli. Cümleyi tam olarak hatırlayamıyorum ama “sevgiyi sıradan alışkanlık haline getirmemenin ne kadar tehlikeli olduğunu” vurgulayan bir deyimdi. O cümle “bulduğumuz ve olduğumuzla yetinmenin, mevcudun da değerini bilmenin” öneminin altını kalınca çiziyordu. Bir kez daha hatırlatalım: Şükran duygusu binlerce yıldır kullanılan bir mutluluk ilacı ve her defasında yüzde yüz sonuç veriyor. Üstelik bu ilaç her zaman elinizin altında ve bedava!

KESİP SAKLAYIN: İşte mutluluk reçetesi
, Doyum sağlayacak kadar bir amaç,
, Geçinebilecek kadar bir iş,
, Temel ihtiyaçlara yetecek kadar zenginlik,
, İş ve eğlenceyi dengeleyecek kadar sağlıklı bir akıl,
, Birçok insanı beğenecek, bunlardan birazını da sevecek kadar şefkat,
, Kendini sevecek kadar özsaygı,
, Muhtaç olanlara verecek kadar iyilik duygusu,
, Zorluklarla yüz yüze gelecek kadar cesaret,
, Sorunları çözecek kadar yaratıcılık,
, Her an gülecek kadar mizah duygusu,
, İyi bir yarını bekleyecek kadar umut,
, Hayatı bütün değerleriyle yaşayacak kadar bir sağlık,
, Sahip oldukların için şükran duygusu.

MUTSUZLUK sorununun yaygınlaşmasının önemli bir nedeni de ruhumuzun gittikçe daha sık yaralanıp tırmalanması, ruhu onarmayı ihmal etme yanlışımızın gün geçtikçe yaygınlaşıp artmasıdır. “Ruhu onarmak” hepimiz için en önemli problem haline gelmiştir ve iyi hayat sadece “zevk odaklı yaşamak” ile ilgili bir şey de değildir. Doğal olarak ruh her zaman hazların, yeni ve farklı coşkuların, zapt edilmez heveslerin peşindedir. Yetinmeyi ve şükretmeyi pek bilmez ve hep yeni heyecanlara yelken açmak, yeni oyuncaklarla (!) tanışıp oynamak ister.
Ve ne yazık ki, bu süreçte ne bunların çoğunun kendisi için zararlı olabileceğini ne de durup dinlenmesi yavaşlayıp hız kesmesi kendini onarmaya zaman ayırması gerektiğini fark etmez. Hızlandıkça hayatı daha çok ıskalarız. Iskaların ve ıskaladıklarımızın sayısı arttıkça da ruhumuz bedenden bedenimiz ruhtan kopar. Onarılacak şeylerin sayısı her gün biraz daha artar.

Ruhu onarmak konusu önümüzdeki dönemde en önemli işlerimizden biri olmalıdır. İyi yaşamanın anahtarı ruhu onarmaktadır.

Prof.Dr.Osman MÜFTÜOĞLU 4 Ekim 2010-Hürriyet Gazetesi

08 Ekim, 2010

KADINBUDU KÖFTE

Genelde zor gibi biliniyor olmasına rağmen aslında yapımı çok basit, biraz oyalamak ile birlikte kolay bir tarif. Soğuk sandviçleriniz yada makarna, pilav yanında ikram etmek için güzel bir köfte alternatifi. Çocuklar tarafından çok beğeniliyor olması da cabası. Kadınbudu köfte yaptığımda yarısını deepfreze koyuyor olmam ile birlikte ilk yapıldığı zaman daha güzel olduğu için hemen tüketmenizi tavsiye ediyorum. Yarım kilo kıymadan yaklaşık 18-20 adet çıkıyor. Normal köfte ile kıyaslar isek biraz bereketsiz oluyor ama; banakalırsa deneyin, hiç pişman olmayacaksınız.

Malzemeler

½ kıyma
1 çay bardağı pirinç
2 yumurta
1 irice kuru soğan
Tuz-karabiber
Kızartmak için yağ ve galeta unu
(benim yaptığım gibi kendi çektiğiniz ekmekleri de kullanabilirsiniz)

Yarım kilo kıymayı ortadan ikiye bölüyor ve hiç yağsız tavada yarısını kavuruyorsunuz. Daha sonra bütün malzemeyi birleştireceğiniz bir kaba alıp, soğumasını kolaylaştırabilirsiniz. İnce ince kıydığınız soğanı çok az yağ ile kavurup, üstüne yıkanmış pirincinizi ilave edip, pişeceği kadar su ilavesi ile (üstü kapanana kadar) pişiriyorsunuz. Bunu da kıymayı koyduğunuz derince kaba alıp, çiğ kıymayı ve 1 yumurtayı, tuzunu, karabiberini ilave edip yoğuruyor ve irice köfteler hazırlayıp, yaklaşık bir saat kadar dinlenmesi için buzdolabına koyuyorsunuz. Normal köfteden biraz daha cıvık olduğu için, buzdolabı kızartma işleminden önce toparlanmasını da sağlıyor. Sonrası malum, önce yumurtaya, sonra galeta ununa bulayıp kızartıyor ve afiyetle yiyorsunuz.

06 Ekim, 2010

KONSERVE'NİN ÖYKÜSÜ ...

Hepimizin bildiği gibi konserve besinleri bozulmadan saklama yöntemidir. Malum mevsim yavaş yavaş dönerken konserve yapmanın tam da zamanıdır. Konserve yapımı ve tüketimi hesaplı, kışın elimizin altında hazır olması bakımından önemli, hem de evde yapılan konserveler hazır konservelerden daha sağlıkdır. Kız kardeşim ve bir arkadaşı menemen, domates sos yapıyor bol miktarda ve sağ olsunlar bana da veriyorlar. Hazır bulmanın keyfi de çok güzel ama; ben ne yalan söyleyeyim emekle gelen, emekle ve zevkle yapılan, kendi mutfağımdan dışarıya vuran kokular olduğu zamanda farklı bir huzur buluyor ve mest olup ayrı bir keyif alıyorum. Tüm bu hayallerimi de emekliliğime erteleyip, avunuyorum. Annem eskiden taze fasülye, bezelye, bamya gibi sebzelerden de konserve yapar ve kışlık hazırlardı. Deepfrez çıktığından beri sanıyorum bu işleme çok gerek kalmadı. Artık bunların hepsi yolunca yordamınca hazırlanıp, dolapta da saklanıyor. Farkında değiliz belki ama; kışın elimizin altında hazır bulunması farklı bir nimet, hiçbir şey saklanamazken konservenin icadı, daha sonra annelerimizin evde çeşit çeşit yapmaları, şimdi dolaplarda saklamak, … ne kadar cefalı ve uzun süreçler, bize gelene kadar hayatlar ve yaşamlar ne kadar zor, şartlar çetin… Biz bezelye alıp, ayıklayıp, yıkayıp poşetler ile kaldırma lüksüne sahip iken, çoğumuz hala hazır alıp, tüketme derdindeyiz. Neyse bunlar tercih meselesi tabii. Hiç aklınıza ilk konserve nasıl, kim tarafından yapıldı diye geldi mi? Ben biraz araştırdım ve aşağıdakileri buldum. Umarım keyifle okursunuz.

Napolyon Avrupa’yı fethetmek için defalarca kez yolculuğa çıkmış ordusuyla birlikte. Bu yolculuklarda yaşadığı en büyük sıkıntılardan biri de yiyecek olmuş. Dönemin saklama teknikleri ancak salamura ve füme ete yetiyormuş. Askerler için en büyük değişiklik ise ete reçel ve peynir katık etmekti. En sonunda hükümet bir etkinlik başlattı, sebze ve meyveleri özelliklerini bozmadan saklayabilen tekniğe 12 bin frank ödül vereceğini açıkladı. İşte şekerci dükkanı sahibi olan ve hayatının bir dönemini mahzenlerde şarap yapmakla geçiren Nicolas Appert de bu ödülü hak etmek için çalışanlardan biriydi. Yiyecekleri kapalı cam kavanozlara koyarak özellikleri bozulmadan saklamayı başardı ve konservenin babası olmaya hak kazandı. Konservenin babası, o tarihten itibaren de ordunun yiyecek işleriyle görevlendirildi. Bu yöntemin iyi sonuç vermesinden sonra Appert, orduya yiyecek sağlama işinin sorumlusu oldu. Elli işçinin çalıştığı Massy’deki fabrikasında cam kavanozlar içinde üç aya kadar taze kalan et, balık, sebze ve süt imal etmekteydi.Yapılan savaşlar sırasında bu cam kaplar İngilizler’in eline geçince de olan oldu ve camı çok ağır ve kullanışsız bulan İngilizler besin maddelerini metal kaplarda tutmayı icat etti. Nerelerden nerelere geliniyor değil mi? Kim bilir annelerimizin evlerde konserve yapmaya başlamaları ne zamana denk geldi.

04 Ekim, 2010

ÖNEMLİ / GERİ DÖNÜŞÜM




Geri dönüşüm kampanyasının Ülkemiz bütçesine, doğayı korumaya, çocuklarımıza bilinçli tüketici ve iyi, sorumlu bir yurttaş olmayı öğretmeye, enerji tasarrufuna katkılarını sanıyorum hepimiz az çok biliyoruzdur. Yaklaşık 2 yıldır bıkmadan usanmadan, tek bir kapak, küçük bir kağıt parçası demeden geri dönüşüme uygun olan atıkları mutfak balkonunda biriktiriyorum. Ve inanın tahmin edemeyeceğiniz kadar çok atığın biriktiğini, günlük çöpümün neredeyse boş kaldığını, bir hafta içinde torbalar dolusu atık biriktirdiğimi söyleyebilirim. Ne yazık ki yaklaşık iki haftadır atık kumbarasının kalktığını fark ettiğimiz için biriktirdiğimiz atıkları araba ile yol üstündeki başka bir kumbaraya atıyoruz. Dün Çankaya Belediyesine telefon ettiğimde aldığım cevap hiç beklemediğim bir cevaptı. “Atık kumbarasına, normal çöpte atıldığı için” kaldırılmış. Biriktirip telefon edersem gelip evden alabilirlermiş. Nasıl üzüldüm anlatamam size. Biz bilinçlenmek bir tarafa yapılan hizmetlere de zarar veriyoruz. Oturduğumuz semtin iyi bir semt olması daha üzücü mü? değil mi? bilemedim. Eğitimin insanları bilinçlendirdiği düşünülür ama bir arkadaşımın babasından öğrendiğim “Eğitim cehaleti alır, eşeklik baki kalır” sözü geldi aklıma. Ben Nazım’ın şiirindeki gibi “Bu Memleket Bizim” diye biriktirmeye devam edeceğim. Belediyenin başka bir güzel uygulamasını da aşağıda yazdım. Hem Geri Dönüşüm, hem de kullanılmış, kıyafetleri, eşyaları toplamak, ikisi de güzel uygulamalar ve keşke bütün belediyelere hatta yurt geneline yayılıp, zorunlu hale gelse. Keşke kimse geri dönüşümü olacak atığı, normal çöpe atamasa dahi. Hatta atanlar bir şekilde cezalandırılsa. Lütfen banakalırsa faydamız olmayacak ise bile zarar vermeyelim.

BU MEMLEKET BİZİM..

dört nala gelip uzak asya'dan
akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
bu memleket bizim

bilekler kan içinde
dişler kenetli
ayaklar çıplak
ve ipek bir halıya benzeyen toprak
bu cehennem, bu cennet bizim

kapansın el kapıları
bir daha açılmasın
yok edin insanın insana kulluğunu
bu davet bizim

yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine
bu hasret bizim

NAZIM HİKMET


Çankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezi ile iletişime geçebilirsiniz.
Çankaya Belediyesi
Toplumsal Dayanışma Merkezi


2.el kıyafetler ,yıkanmış , ütülenmiş ve paketlenmiş şekilde teslim edilirse mutlu oluruz.
Çocuk/bebek kıyafetleri ve oyuncakları , bebek arabası v.b lerinin ayrı paketlenmesini öneririz.
Eşya ve ikinci el kıyafetlerinizi 1 hafta içerisinde evden , araçla alıyoruz..
(ankara dışı kıyafet yardımlarını kargoya verebilirsiniz. )
Alo TODAM: 4310079 / 1235
Adres: Mithatpaşa Caddesi No:52 Kızılay-Ankara
Bu Mesaji “elden ele” ulaştırırsanız çoğalırız…

NOT:Çankaya Belediyesi Toplumsal Dayanışma Merkezleri Çankaya'da 20 mahallede yaptığı çalışmalarla Sağlıklı Kentler Birliği tarafından 2010 yılı sosyal sorumluluk alanında en iyi uygulama ödülünü layık görülmüştür.

Tezcan Karakuş Candan,Mimar

Çankaya Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdür Yardımcısı
Toplumsal Dayanışma Merkezleri Sorumlusu