26 Mayıs, 2010

PATATES ÇANAĞINDA HAVUÇ

Bu patatesleri bir arkadaşımda yemiştim, internette de bol miktarda tarif gördüm, ama ne yalan söyleyim tariflere bakmadan aklıma geldiği gibi yaptım. Tadı çok beğenildi, görüntü süperdi ama; gördüğünüz gibi ben yine çok iyi resimleyemedim. Bu arada hem yapımı kolay, hem hafif ve göze hitap eden bir salata çeşidi diyebiliriz. Malzemeler
4-5 adet orta boy patates
2-3 adet havuç
sarımsaklı yoğurt
limon suyu
pulbiber, nane
sıvı yağ

Patatesleri haşlayıp, ezerek püre haline getirdim. İçine yağ, limon suyu ve tuz ekleyip bir güzel hamur yoğurur gibi karıştırdım. Karışımdan küçük çanaklar yapıp içine daha önceden rendeleyip çok az yağ ile kavurduğum havuçları koydum. Üstüne yoğurt ilave edip, nane ve pulbiber ile süsledim. Bu kadar basit ama; oldukça iyi beğeni topladı. Banakalırsa deneyin derim.


25 Mayıs, 2010

DAR VE KULLANIŞSIZ ODALAR ...








Bu odaya bayıldım doğrusu. Reknkler çok güzel iç açıyor, oda aydınlık ve çok ferah görünüyor. Aslında görünen o ki dar ve kullanışsız bir yer ama; renkler ve yerleşim ile çok kullanışlı bir oda haline gelmiş. Kimbilir dar ve kullanışsız bir odaya sahip olanlar için iyi bir fikir olabilir diye düşündüm ...

24 Mayıs, 2010

ET HAKKINDA BİLMEMİZ GEREKEN 25 ŞEY

Ben açıkçası ne et almak, ne eti görünce iyisi mi, hayvanın neresi, pişince hangisi sert, hangisi yumuşak olur konusunda, yani Et hakkında çok bilgili değilim. Bu yüzdendir ki aşağıda ki yazıyı okumak çok hoşuma gitti doğrusu. Özellikle et konusunun çokça tartışıldığı şu günlerde ilaç gibi geldi diyebilirim.Et hakkında bilmeniz gereken 25 şey!
Kasaptan et almak futbol maçı gibidir ve kazanan genellikle kasap olur. Neyse ki artık Özgür Şef var! Onun taktikleriyle etin en iyisi alıp, yemeğin en lezizini yiyeceksiniz

ÖZGÜR ŞEF’iN MUTFAĞI YAZI DiZiSi-
Sizlerle öyle bir konunun içine dalıyoruz ki, bu yazı dizisinin sonu geldiğinde hepiniz kendinizi kasabınızla kavga ederken bulacaksınız ve hiçbir şey eskisi gibi olmayacak! Artık alışveriş ve yemek alışkanlıklarınızı değiştirme zamanı geldi. Size şimdi başucu bilgileri vereceğim. Eşiniz ya da çocuklar gazeteyi ele geçirmeden hemen kesip, buzdolabınıza asın! Merak etmeyin, teknik direktörünüz Özgür Şef ve artık maç kaybetmek yok! En önemlisi, kasaba girdiğinizde hangi yemeği yapacağınıza karar vermiş olmanızdır. Aksi halde kasap elindeki fazla etleri verebilmek için türlü numaralar yapar. İşte et hakkında bilmeniz gereken 25 önemli detay. Önce ızgaralık et seçiminden başlayalım:

1- Seçiminiz dana ise, et hayvanın sırt kısmından olmalı. Kasabınıza ukalalık edebilmek için şu kelimeleri ezberleyin: ‘Antrikot, kontrfile, bonfile’. Bunlar hayvanın en az hareket eden kısımlarıdır ve yumuşaktır.
2- Taze et, bilinenin aksine serttir ve kesinlikle dinlenmiş olmalıdır.
3-Etin rengi biraz koyu olabilir fakat mor olmamalıdır. Mor renkli etlerden uzak durun. Ya küspe yemiş değersiz bir hayvanın etidir ya da kasabınız o ete su enjekte etmiştir.
4- Etin duruşu toplu olmalı, kendini salmış olmamalı. Eğer et pelte gibi yayılmışsa içine su enjekte edilmiştir.
5- Etin üzerindeki yağ dokusu ince ve sık olmalı. Sakın et yağlı diye kaçmayın çünkü yağ zerrecikleri demek lezzet demek. Bunlara ‘yazı’ denir ki, kasabınıza, “Bana şuradaki yazılı antri-kotu verin” derseniz, kasabınız sizden çekinecek ve en iyi eti size vermeye çalışacaktır.
6- İçinde küçük yağ hücreleri (yazı) oluşmuş etler, genelde merada beslenen doğal hayvanlardan elde edilmiştir. Bol omega-3 içerdiği için ne bu yağlar ne de bu hayvanın sütünden yapılan tereyağı zararlıdır.
7- Kıymayı gözünüzün önünde çektirin ve kasabınıza “Önce aynasını al usta” deyin. Ayna, kıyma makinesinin ağız kısmıdır, daha önce nasıl bir kıyma çekildiğini bilemezsiniz.
8- Kasabınızı dikkatle izleyin. Eline dövme demirini alıp etlere vurmaya kalkıştığı anda çanta, semsiye gibi maddelerle kafasına vurmak suretiyle bu eylemi engelleyin! Şaka bir yana etinizi asla dövdürmeyin.
9-İyi pişmiş seviyorsanız eti ince kestirin, üstüne kekik, tuz attırmayın.
10- Tencere ve güveç yemeklerinde sırt eti şart değil, pahalıdır çünkü. Dana (Tranç diye isteyin) ya da kuzu but iyi sonuç verir. Dana budundan çıkan ‘nuar’ kullanmayın. Bence en lezzetsiz bölgedir. Sadece fırında soslu rosto yaparsanız lezzetli olur.
11- Haşlama yemeklerinde, incik kemiği mükemmel sonuç verir. Çünkü incik kemiği hayvanın hayatı boyunca bütün ağrılığını taşıyan bölge olduğundan kaslı bir yapıya sahiptir ve en yoğun ilik burada vardır. İlik ise, hem lezzet verir hem de sosu koyulaştırır.
12- Fırın yemeklerinde, dana budundan çıkan ‘nuar’ı tercih edebiliriz. Kuzu etinde ise ön kol ya da budu bütün kemikli olarak pişirmeliyiz. Önümüzdeki günlerde vereceğim mükemmel tandır tarifini kaçırmayın.
13-Kasabınızı iyi seçin. Hem sağlığımızla hem cebimizle oynamaya hazır birçok hokkabaz var. Kıymaya tavuk taşlığı katarlar. Dikkat ‘salmonella’ riski vardır.
14-Sosis ve salamlarda ‘yüzde 100 dana eti’ yazar. Ama bu dana yağı da olabilir. Sosislerin önce fiyatına bakın sonra rengine. Tütsülenmiş sosis kahverengine yakındır. Pembeye ve kırmızıya çalan bir renkte olmamalı. Türkiye’de gerçek sosis üretimi yok, hemen hemen tamamı yapay ürün.
15-Çoğu firma ve kasap, kıymanın maliyetini düşürmek için içine yüzde 50 oranında soya kıyması koyar. Bu kıyma protein yönünden çok zayıftır. Üstelik soya kıyması GDO’lu ürünlerin başında gelir. Soya katkılı hazır köfteler doğal değildir, lastik gibidir ve pişirince dışı kurur ve sahte lezzet artırıcılar içerir.
16-Hazır kıymalar da içine hindi kıyması karıştırılarak çoğaltılır. Bu kıymaların görüntüsü normal kıymadan daha parlak ve yağsızdır. Dikkat edin! Hindi ve tavuk, kıyma makinesinden geçtikten hemen sonra bakteri üretmeye başlar.
17- Dünyanın en iyi ırkı Trakya kıvırcığıdır yani kuyruksuz kuzu. Eti çok lezzetlidir çünkü kuzunun yağı kuyruğuna değil tüm vucuduna yayılır. Bu sayede et fazla su tutar ve tabii ki daha lezzetli olur.
18- Çok büyük et almayın. But kısmını alın. Kemikli ağırlığı 2 - 3 kilo arasında olmalı.
19- Kıvırcık kuzuda kuyruk kesilmez ve küçük bir parça olarak orada görebilirsiniz. Kuyruklu kuzuda ise genelde sizi kandırmak için tüm kuyruğu keserler.
20- Kuzu etinin kokusunu marine ederek giderebiliriz. Eti kemiksiz parçalara ayırıp (1 kilo için) 3 diş sarımsağı ezin, 1 su bardağı süt, 1/2 çay bardağı zeytinyağı, 2 dal biberiye ve 2 dal taze kekik içinde bir gün bekletin. Hayatınızda yediğiniz en iyi et bu olacak!
21-Izgara için danada olduğu gibi yine sırt etini tercih edin. İşte size havalı bir kelime; ‘karski’. Kuzunun kontrfilesi ve bonflesinin olduğu kesimdir ki, en değerli parçadır. Kasaplar bu parçaları, hep işi bilenlere tezgah altından satar. Kasabınıza, “Yıllardır benden sakladığın karskileri istiyorum, akşam mangal var” deyin.
22- Evinizde döküm tavanız varsa, hemen ocağa koyun ve yağ sürmeden iyice ısıtın. Ete, biraz tuz, çok az şekerle masaj yapın ve saf zeytinyağı (Bunun dışındaki tüm yağlar omega-3 asitlerini öldürür) sürerek tavaya atın. Et inceyse her yanını ikişer dakika pişirip tavadan alın ve bekletmeden servis yapın ki suyu kaçmasın.
23- Tencere yemeklerinde ise kuşbaşı doğradığınız etleri yavaş yavaş pişirin ve tuzunu yemek piştikten sonra ilave edin. Pişirirken kullanacağımız tencere fırına giren bir tür olursa (güveç veya döküm) daha iyi sonuç alırsınız. Her tarafından eşit ısı alarak yavaş pişer.Aradınız, taradınız iyi et bulamadınız. Elinizdekiyle idare etmek zorunda kalırsanız işte size önerilerim:
24-Etimizi ince dilimleteceğiz. Sonra süt, soğan suyu, şarap, zeytinyağı gibi asitli maddelerle terbiye edeceğiz. Bunun için; 2 soğanı rendeleyip suyunu sıkın, yarım bardak süt ve zeytinyağı ekleyip bir gün bekletin. Sonra da anlattığım yöntemle pişirin. Sonuç mükemmel!
25- Bir vakum poşetine piyaz (ince uzun doğranmış) 1 soğan, 1 çay bardağı soğan suyu, 2 dal biberiye ve etleri içine koyup vakumlatın. Buzdolabında en az bir gün bekletin, sonra aynı pişirme işlemini uygulayın. Hayatınız değişecek!

Gerçekten güzel bilgiler değil mi? Hepinize iyi haftalar diliyorum.

21 Mayıs, 2010

MAKARNALI BÖREK (SU BÖREĞİ TADINDA)


Resmin böyle göründüğüne bakmayın siz, çok lezzetli ve gerçekten sanıyorum margarin ile yaptığım tek börek olduğu için su böreği tadında bir börek. Resim'in güzel görünmeyişi benim tamamen bu konuda ki kabiliyetsizliğimden. Ama güzel resim çekmeyi de, öğreneceğim inşaallah ...
Malzemeler
2 adet yufka
¾ fiyonk makarna
¾ paket margarin (benim daha az koyuyorum)
3 adet yumurta, beyaz peynir, 1 demet maydanoz

Büyük boy fırın tepsisini yağlayın.Tuzlu suda haşlanan makarnayı süzün. Bir yufkayı tepsinin altına serip, yağı eritip soğuttuktan sonra içine yumurtaları kırın. Bu malzemenin 1/3’ünü yufkanın üzerine döküp yayın. Üzerine haşlanmış makarnanın yarısını yayın ve onun üstüne peynirli harcın yarısını koyun. Bunların üstüne kalan yufkanın yarısını serin. Yumurtalın harcın 1/3’ünü ve peynirli harcı ilave edin. Son yufka parçasını serin. Üzerine yağlı yumurtanın geri kalanını döktükten sonra fırında kızarana kadar pişirin.

20 Mayıs, 2010

UÇURTMA AVCISI, BİN MUHTEŞEM GÜNEŞ

Aşağıda kitap kapaklarını gördüğünüz iki kitap da olağanüstü güzel, elinizden bırakmak istemeyeceğiniz, sürükleyici ve biterken bitmesin diye korkacağınız iki kitap. Uçurma Avcısı yazarın (Khaled Hosseini) ilk kitabı ve filmi de yapıldı. Dostluk ve vefa üzerine inanılmaz güzel ve etkileyici bir kitap. New York Times'ın en çok satanlar listesinde bir numaraya yükselmiş ve bir Afgan tarafından İngilizce yazılmış ilk roman. Kaliforniya'da yaşayan ve gerçek mesleği doktorluk olan yazarın iki kitabını da inanılmaz keyif ile okudum. Banakalirsa okumadınız ise siz de en kısa zamanda okuyun lütfen.
Emir ve Hasan, Kabil'de monarşinin son yıllarında birlikte büyüyen iki çocuk... Aynı evde büyüyüp, aynı sütanneyi paylaşmalarına rağmen Emir'le Hasan'ın dünyaları arasında uçurumlar vardır: Emir, ünlü ve zengin bir işadamının, Hasan ise onun hizmetkârının oğludur. Üstelik Hasan, orada pek sevilmeyen bir etnik azınlığa, Hazaralara mensuptur. Çocukların birbirleriyle kesişen yaşamları ve kaderleri, çevrelerindeki dünyanın trajedisini yansıtır. Sovyetler işgali sırasında Emir ve babası ülkeyi terk edip California'ya giderler. Emir böylece geçmişinden kaçtığını düşünür. Her şeye rağmen arkasında bıraktığı Hasan'ın hatırasından kopamaz. Uçurtma Avcısı arkadaşlık, ihanet ve sadakatin bedeline ilişkin bir roman. Babalar ve oğullar, babaların oğullarına etkileri, sevgileri, fedakârlıkları ve yalanları... Daha önce hiçbir romanda anlatılmamış bir tarihin perde arkasını yansıtan Uçurtma Avcısı, zengin bir kültüre ve güzelliğe sahip toprakların yok edilişini aşama aşama gözler önüne seriyor.
Uçurtma Avcısı'nda anlatılan olağanüstü bir dostluk. Bir insanın diğerini ne kadar sevebileceğinin su gibi akıp giden öyküsü... İkinci kitapta; aşk, ihanet, dostluk, hayal kırıklığı, umut.... insana özgü bütün duygular var.



Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi... Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden... Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar... Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem. Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla 'beklenen' bir roman...

18 Mayıs, 2010

DİŞ MACUNUNU ISLATMAYIN

Aşağıdaki yazı diş ve diş sağlımız ile ilgili çok güzel bilgiler veren bir yazı. Diş macunun ıslatılmaması gerektiğini açıkçası ben ilk defa okuyorum. Umarım faydalınırsınız...


Diş macununu ıslatmayın.

Türkiye, ağız-diş sağlığı konusunda sınıfta kalan ülkeler arasında ilk sıralarda...
Doğru bilinen yanlışlar ve önemsenmeyen detaylar ağız sağlığının bozulmasına neden oluyor.
Yemeklerden hemen sonra dişleri fırçalamak besinlerdeki asitlerin ağızda dağılmasına neden olduğu için dişleri zayıflatıyor. Dişleri yemeklerden en AZ bir saat sonra fırçalamanın daha uygun olduğunu söyleyen Memorial Etiler Tıp Merkezi Diş Hastalıkları Bölümü'nden Dt. Hacer Esved Alireisoğlu, Türkiye'de ağız ve diş sağlığına yeterince önem verilmediğini söyledi ve bu konuda sık yapılan hataları şöyle sıraladı:

DİŞ MACUNUNU ISLATMAYIN
Diş macununun bilinenin aksine suyla ıslatılmaması gerekir. Islanan diş macunu etken maddesini kaybeder. Diş macunu leblebi tanesi büyüklüğünde kullanılmalıdır. Unutmayalım ki diş macunu sadece diş fırçalamayı kolaylaştırıcı bir ajandır.
"NE KADAR UZUN FIRÇALARSAM O KADAR İYİ" DİYE DÜŞÜNMEYİN
Diş temizliği hakkında bilinen yanlışlardan biri de dişleri uzun süre ve sert şekilde fırçalayarak daha çok bakteri öldürüldüğü inancıdır. Yapılan araştırmalar iki dakikayı aşan fırçalamanın daha çok bakteri öldürmediğinigösteriyor. Dişlerin günde en AZ bir kez iki dakika süreyle çok sert olmadan fırçalanması ve diş ipi kullanımıyla ideal bir diş temizliği sağlanabilir. Sigara, çay ve kahve tüketimi fazla olanlarda meydana gelen dil pası kokuya neden olabilir. Bu durumda dişler fırçalandıktan sonra dili de fırçalamak gerekir.
ARITICI GIDALAR TÜKETİN
Doğal diş fırçası olarak bilinen elmanın yanı sıra çiğ havuç, patlamış mısır ve kereviz özellikle yemek aralarında tüketildiğinde mekanik bir temizlik sağlayacaktır.
ELMA SİRKESİYLE GARGARA YAPIN
Sabahları elma sirkesiyle gargara yapın ve sonra dişlerinizi fırçalayın.Sirke, lekelerin yok olmasına, dişlerinizin beyazlamasına ve dişetlerinizdeki mikropların ölmesine yardım eder.
AĞIZ KOKUSU İÇİN KAHVE ÇEKİRDEĞİ ÇİĞNEYİN
Ağız kokusu gündelik yaşamda insanı sosyal ve psikolojik olarak etkileyen bir rahatsızlıktır. Kötü ağız kokusu, hem kişiyi etkiler hem de çoğu zaman mahcubiyete sebep olur. Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin artıklarıolan sülfürlü bileşikler kötü kokuya yol açar. Kahve çekirdeği çiğnemek bu sülfür bileşenlerini ortadan kaldırır.
KEYİFLİ BİR KEŞİF "KAKAO"
Kakao çekirdeğindeki antibakteriyal içerik nedeniyle, çikolata dişlere zarar vermiyor. Şekerlemeler ise dişlerin baş düşmanı. Meyve sularındaki asit ise her türlü dişe zararlı. Aynı şekilde laktoz içeren süt de, diş çürüklerine yol açıyor.
YEMEĞİ PEYNİRLE SONLANDIRIN
Meyve suları, tatlılar, sert kıvamlı şekerler, karamel, muz gibi yiyecekler dişlerde çürük oluşturma riskini artırıyor. Tatlı yedikten sonra süt, ayran içmek ve peynir yemek, şekerin ve ortaya çıkan asidin zararlı etkilerini önler. Ph seviyesini kontrol ettiğinden dişler için koruyucu kalkan oluşturur.

17 Mayıs, 2010

UN KURABİYESİ (TARÇINLI)



Herkese Günaydın,

Sabah kahvenizin ya da çayınızın yanına almazmıydınız bir tane, pişerken öyle güzel kokuyor ki, kimsenin bu kıyır kıyır kurabiyelere hayır diyebileceğini sanmıyorum doğrusu. Banakalırsa deneyin derim ....

UN KURABİYESİ TARÇINLI (LALE)

1 su bardağı sıvı yağ
½ becel (eritmeden)
1 yumurta
1 su bardağı nişasta
1 paket kabartma tozu
4 çorba kaşığı pudra şekeri
Aldığı kadar un
Üstüne: 2 kaşık tarçın ve 5 kaşık toz şeker karıştırılıp sıcakken (fırından çıkar çıkmaz) karışıma batırılacak.

14 Mayıs, 2010

İLİŞİK YAŞAMAK


Genelde şiir okumayı çok seven birisi olmama rağmen bu aralar nedendir bilinmez, aaa çok güzelmiş diye okuduğum tüm şiirler Can Yücel’in şiirleri. Can Yücel toplumsal duyarlılığı ağır basan bir şairimiz ve insanı, doğayı, heyecanı, sevinci, üzüntüyü … yani insana has duyguları bence çok güzel ifade ediyor. Malum her yerde inanılmaz bir bahar telaşı var, akşamları yürürken daha 15 gün kadar önce etraftan mis gibi leylak kokuları geliyordu, şimdi güller ve iğdeler görücüye çıktı her yerde onların kokuları var. Çok kısa bir süre sonra Ihlamurlar sıra bizde, bizde varız dercesine buram buram kokacaklar. Bu kokularda yürürken, kendinizi çok mutlu, çok huzurlu, kendiniz ve etrafla barışık hissedebiliyor iseniz, her gün dünya telaşı içinde boğuluyor olsanız bile banakalırsa mutlu olmayı bilenlerdensiniz sizde. Güneşi, ayı, yıldızları sevmek, doğadan gelen çeşit çeşit kokulara hayran olup bir de bu hayranlığı ifade edebilmek bazılarımıza çok komik gelse de, böyle insanlar sırf çok duygusallar diye aynı zamanda zayıf ve güçsüz olduğu düşünülse de inanın, biz hayata hem çok bağlı, duygusal olmak ile birlikte hem sağlam, hem çok güçlüyüz. Bu yüzdendir ki böyle atan yürek, bence yaşamın değerini en çok bilen yürek. Bütün bunları niye mi yazdım, aşağıda yine Can Yücelden güzel bir şiir var, sanıyorum diğer sevdiğim şairlere bir çeşit günah çıkartma duygusu, neden hep Can Yücel sorularına bir çeşit cevap verme telaşı, kim bilir belki bunların hiç biri, içimdeki bahar coşkusunu, her geçen saniye ellerimizden kayıp giden hayatı paylaşma arzusu.

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela.
O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden,
Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın.
Ucundan tutarak...

CAN YUCEL

13 Mayıs, 2010

VİŞNELİ BROWNİ

Özellikle çocuklar Browni yemeye bayılıyorlar. Bu tarifi siteye ilk yazmaya başladığımda yazmış (Damla çikolatalı muffin) ve mutlaka deneyin, hazır brownilere çok benziyor hatta çok daha güzel oluyor demiştim. Tariflere ekleme ve değişik değişik yapmayı sevdiğim için buzdolabında çekirdeklerini ayıklayıp dondurduğum vişnelerden ilave etmeye başladım. Vişne ilavesi ile damla çikolatalı muffin oldu mu size vişneli browni. Banakalırsa mutlaka deneyin, çok beğeneceksiniz.



Malzemeler
2 yumurta (oda ısısında)
200 gr toz şeker(1 su bardağı)
200 gr. un (1 su bardağı)
6 çorba kaşığı kakao
2 çay kaşığı kabartma tozu
1 çay kaşığı vanilya
150 ml. süt (1,5 çay bardağı-oda ısısında)
150 gr. margarin veya tereyağı (eritilmiş) yada 1/2 su bardağı sıvıyağ
3 çorba kaşığı kadar damla çikolata
Dondurulmuş vişne

Fırınımızı 180 dereceye ayarlayıp önceden ısıtalım. Yumurta ve şekeri şeker iyice eriyinceye kadar çırpalım. İçine süt koyup tekrar çırpalım. Un, kakao, kabartma tozu ve vanilyayı ekleyelim. En son yağı ekleyip karıştıralım ve kek kağıtlarına paylaştıralım. Üstlerine iki tane vişne (dondurulmuş olduğu için önceden çıkartıp biraz beklitiyorum ki çözülürken ki suyu aksın) koyuyorum ve arzu ederseniz damla çikolata da koyabilirsiniz.

12 Mayıs, 2010

BİBERİYE (KUŞDİLİ OTU) VE MİTOLOJİK HİKAYESİ

Biberiye ile ilgili aşağıda ki bilgiler mail adresime geldi ve ben de biraz bilgi topladım bunları sizler ile paylaşmak istiyorum. Umarım sizin, eşinizin dostunuzun işine yarayacak bilgilerdir bunlar. Biberiyenin Latince ismi “deniz nemi” anlamına geliyormuş ve genellikle deniz kıyısında yetişen bir bitki imiş. Biberiye, antik Romalılar tarafından tütsü olarak kullanılırmış ve bir efsaneye göre Hz. İsa bebekken bir biberiye çalılığının altında korunduğuna inanılırmış. Romalılar biberiyeyi defin törenlerinde kullanmayı orta çağa kadar sürdürmüşler. Örf ve adetleri gereği cenaze törenlerinde biberiye dallarını tabutun üstüne koyarlarmış. Biberiye yağının iltihaplı hastalıkları tedavi ettiğini ve bir biberiye filizi düğme iliğine konulursa iyi şans getirdiği ve hafızayı güçlendirdiğine inanırlarmış. Biberiye çiçeklerinin neden mavi olduğuna dair efsanevi ve güzel bir hikayesi var. Mısır’da kutsal bir ailenin bezgin kızı olan Mary pelerinini biberiyenin beyaz çiçekleri üzerine örtmüş. Mary’nin peleriniyle çiçekler mucizevi olarak değişerek mavi renkte olmuş. Biberiyenin İspanyolca adı romero ya da hacıların bitkisi imiş. Beyaz çiçek türleri de olmakla birlikte gölgede mavi çiçektirler. Aşağıda ki bilgiler çok faydalı görünmekle birlikte kullanırken dikkatli olmakta fayda var tabii ki. Zararı var mı? Ya da kimler kullanmamalı diye araştırdığım da ise edindiğin bilgiler;

-Biberiye tansiyon yükselmesine neden olabileceğinden yüksek tansiyon sorunu olanlara tavsiye edilmez.
-Hamileler kullanmamalıdır. Biberiye bitkisinde yer alan oleanolic asit düşük yapma riskini fazlalaştırır.
-Biberiye yağı dahilen kullanılmamalıdır. Düşük dozları böbrek mide proplemlerine yüksek dozu ise zehirlenmeye yol açar.
şeklinde idi.

Mail’ime gelen bilgiler ise;

1. Eşim evliliğimizden önce başlayan migren ağrılarından şikâyetçi idi ve cebinde bir suru ağrı kesici ilaçlarla dolaşır ve kriz anlarında da başımı kesin de bu ağrıdan kurtulayım' derdi. Hacettepe Tip Fakültesi’nde 1980 başlarında MR' çekilip migren teşhisi konuldu ama olumlu bir sonuç alamadık. 1983 yılında iş yerim Ankara Üniversitesi' nden Gazi Üniversitesi' ne geçince burada da MR çekilip migren teşhisi konulunca migren tedavisi başladı. Verilen çeşitli haplar etkili olmayınca depresyon tedavisine başlayacağız dediler ve giderek değiştirilen ilaçlar sonucu eşim neredeyse 24 saat uyumaya başladı ilaçların etkisi ile. Bu aşamada ben tedavi ve ilaçları kestirdim. Bitkisel ilaç aramaya başladım ve tanıdığım bir zamanlar orman bakanlığında tıbbi bitkiler araştırma projesi' nde çalışmış emekli tanıdığım biberiye çayını tavsiye etti. Günde 5–6 fincan biberiye çayı tedavisine başladık ve 20–25 gün sonra migren, baş ağrıları sorunları bir daha gelmemek üzere sona erdi.
2. Ortopedist kardeşime ameliyat olan sanatçı Selçuk Ural kardeşime migreni olduğunu söylüyor ve kardeşim biberiye çayını tavsiye ediyor. Selçuk Ural birkaç yıl önce ATV televizyonundaki bir programda migreninin ortopedist doktorunun botanikçi ağabeyinin tavsiyesi ile geçtiğini söylüyor ve teşekkür ediyor.
3. Kayınbiraderimin eşi Elmadağ’da kızakla kayarken düşüp kızak freni demirinin ayak bileği ile diz arası orta bölgede V harfi şeklinde ve büyükçe bir bölgede etini kemiğe kadar kaldırdı. Buraya dikiş atıldı ancak kalkan kısmın büyüklüğünden 1 ay V harfi iç kısmındaki deri canlanmadı ve doktorlar bu bölgeye deri nakli yapmamız gerekir dediler. Kayınbiraderimin bulduğu estetik ameliyatı yapacak doktor Amerika’dan yeni bir ilaç geldi önce birkaç gün bunu sürüp deneyelim, sonuç alamazsak ameliyatı yaparız dedi. Sürülen yağ deriyi 3–4 gün sonra canlandırmaya başladı. Bu yağın üzerine baktığımda Rosmarinus kelimesini görünce biberiye bitkisine olan ilgim çok daha arttı. Kendi kütüphanem ve internetten yaptığım araştırmada biberiye bitkisinin iyi geldiği hastalık ve sorunlar 100'u çok aşınca araştırmayı kestim bu kadar yeter diye.
4. Biberiye yağını yazlık evimize götürdük. Ağabeyimin torunları düşüp veya koşarken başlarını veya eller ve ayaklarını bir yerlere çarptığında evde başlayan telaşa hiç gerek olmadığını söyleyip bu yağı sürüyordum ve şişmesi, morarması veya ağrıması gereken bölgelerde bunların hiç biri gerçekleşmiyordu.
5. Eşimin işyerinde arkadaşının babasının ayaklarında diz altı bölgesinin dolaşım bozukluğu nedeniyle ayakları soğuk idi. Biberiye çayı ile bu sorunları çözüldü.
6. Çok yaşlı komşumuzun 2 yıldır geceleri uyuyamama sorunu vardı. Damadı Ankara'da bir devlet hastanesinde beyin cerrahi doçent de çözüm bulamamıştı uyku sorununa. Biberiye çayı içmeye başladıktan sonra gece de gündüz de uyumaya başladı.
7. Yine ayni çok yaşlı komşumuz gut hastalığından da muzdarip idi ve kanında ürik asit yüksek çıkıyordu. Biberiye çayı ile bu sorunu da çözüldü.
8. Kayınpederim boyun kireçlenmesinin sonucunda boynu tamamen hareketsiz duruma geçti. Doktorlar ameliyat yapamayız böyle idare et dediler. Biberiye yağı ile yaptığı masajlar sonucu 1 hafta sonra boynunu hareket ettirmeye başladı.
9. Kızım koşarken çarptığı eli mosmor oldu. Biberiye yağını sürdük,2 saat sonra morluk geçmeye başladı. Akraba doktora soruyorum söyle morluk normal ne kadar zamanda geçer diye ve 2 günde geçer diyor.
10.Biberiye yağı ecza dolabımızda artık yerini almıştı. Bir yerin mi ağrıyor (örneğin baş ağrısı) sür biberiyeyi en azından geçici olarak ağrı geçsin. Bir yerin kesildi mi, çizildi mi sür biberiye yağını çok süratli olarak iyileşsin.
Umarım arkadaşlar için bu bilgiler yararlı olur.
Prof. Dr. Turhan USLU

11 Mayıs, 2010

PATATESLİ KOL BÖREĞİ

Malzemeler:
6 adet yufka
6-7 adet orta boy patates
1/2 kaseden biraz fazla yağ
su

Patatesleri haşlayıp, ezdikten sonra bir tencereye biraz yağ ve salça ilave edip, kokusu çıkana kadar kavuruyor, patatesleri ve tuzu da ilave edip ılımaya bırakıyoruz. Yufkayı tezgaha serip, üstüne yağlı ve sulu harçtan yumurta fırçası ile sürüyoruz. Sonra yufkanın kenarından yaklaşık dört parmak katlıyor ve üstüne yine yağlı, sulu harçtan sürüyor, patatesleri uzunca koyuyor ve çok sıkı olmayan bir rulo yapıyoruz. Sonrası malum yukarıda görüldüğü gibi, ruloları birleştirip, kalan yağlı ve sulu harcın içine yumurta kırıp bunu da üstüne sürüyor, ve eğer isterseniz, haşhaş, çörekotu, susam ilavesi ile pişiriyoruz.

07 Mayıs, 2010

DURU BEBEK VE İLK ANNELER GÜNÜ

Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun, sizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum.Anneciğim iyi doğurmuşsun beni, iyi ki varsın ve en önemlisi iyi ki benim annemsin, seni seviyorum.

Ben henüz okuma yazma dahi bilmez iken anneler günü için ingilizce sözleri olan bir şarkıyı nasıl yapardım bilmiyorum ama, hem de hep aynı söz ve müzik ile (tabii ki tamamen uydurarak) anneme seslendirirdim. Çocukluk işte anneler günü hediyesi olarak Türkçeyi bile tam konuşamaz iken, ingilizce şarkı yazıp, söylemek şimdi komik de gelse en azından değişik değil mi? Daha sonra, çiçekdi, hediyeydi derken, gün geçtikçe anne olunca bu günün tek gün olamayacağını, bu kadar büyük emek, karşılıksız sevgi, özveri ...'nin tek günde alınacak bir hediye ile ifade edilemeyeceğini bizzat yaşarken öğrendim. Kızım da biraz aklı yetince kendi hediyesinin başkasının parası ile alınamayacağını düşünerek, bana el işi hediyeler yapmayı daha anlamlı bulmaya başlamıştı bir dönem ki, düşününce fena fikir gibi de gelmedi hani. Annelerin hakkı ödenmez sözü sanıyorum günün anlam ve önemi için en güzel söz. Bunları niçin mi yazdım, hem hepinizin anneler gününü kutlamak, hem duru bebeğin ilk anneler günün de annesine teyzesi tarafından iletmek istediği mesajı yazmak için. Sevgiyle kalın....


06 Mayıs, 2010

SÜTLÜ İRMİK TATLISI

Sütlü İrmik Tatlısı artık hepimizin bildiği, sık sık yaptığı, yapımı kolay ve tam da yaz tatlısı olduğu için, tercih edilen bir tatlı. Ben evde de çok sevildiği için, sık yapıyorum ama; hep aynı şekilde yapmamaya çalışıyorum. Bu sefer Dr.Othker'in çilek ve ahududu sosu ile yaptım. Sosun tadı çok güzel, kokusu çok hoş. Arasına Kakolu piknik bisküvi koydum. Sadece bardak ölçüsü (çay bardağı yazıyordu, ajda bardak ile yaptım) sanıyorum yanlış olduğu için sos beklediğimden daha cıvık oldu. Bazen dikdörtgen kek kalıbında yapıp, üstüne tadelle, yada çikolata eritiyorum. Kalıptan çıktıktan sonra üstünü tamamen kaplıyorum. Bazen de şimdi tam zamanı olan çilekleri çok az şeker ilavesi ile robottan çekip üstünü döküyorum. Süslemek size kalmış.

Malzemeler:
1 kilo süt
9 kaşık şeker
9 kaşık irmik
1 tatlı kaşığı tereyağ
Muhallebi kıvamında pişirilir ve üstüne Hindistan cevizi konulur.

04 Mayıs, 2010

CADI FIRTINASI

En son bitirdiğim kitabın adı "Cadı Fırtınası".

"CADI FIRTINASI, “sözde” sanayileşmeyle birlikte toplumsal yozlaşmayı ve Anadolu halkının çağdaş trajedisini gözler önüne seriyor. Demirtaş Ceyhun, Çukurova yöresinde, yozlaşmış yolcu bir ailede baba ile oğulun dramatik çatışmasını ele alarak, Türkiye’nin toplumsal tabakalarından örnekleri sürükleyici bir anlatımla doğruluk ve yalınlık çerçevesinde okuyuculara sunuyor".
Okuması rahat, dili yalın, anlaşılır ve bir dönemin, bir aileyi nasıl etkileyip, sarstığını güzel anlatıyor. Sürükleyici bir kitap, yaşanmışlıkları seviyor iseniz banakalirsa okuyun.


03 Mayıs, 2010

LALE ZAMANI






Lale de sümbül ve nergis gibi soğanlı bitkilerden. Bu balkon misafirlerimi eve davet edip, çiçek açacak hale gelmelerini beklemem yaklaşık 2-3 ay sürdü ama değdi doğrusu. Rengi inanılmaz güzel, her gün gündüz açıp, akşama doğru kapatıyorlar. Malum bu aralar hava güzel, balkonda oturmak için uzunca bir zaman bekledik doğrusu. Misafirliğe gittiğimizde birilerinin bizi güleryüz ile karşılaması gibi balkonda sevdiğiniz çiçeklerle oturup, onların renk ve güzelliklerine hayran kalmanız. Tamam kabul ediyorum herkes bu güzel renklere bakarken benim kadar mutlu olmuyor ama; banakalırsa balkonlarınızı rengarenk bahar çiçekleri ile şenlendirmeyi bir deneyin.