05 Ekim, 2009

PAKO'YA MEKTUPLAR


O kitap mı?, bu kitap mı?, ne okumaya başlasam derken kendimi kızımın kitaplığında şöyle çerezlik, hafif bir şeyler en iyisi diye gezinirken buldum. Malum mevsim değişiyor, ben bu aralar çok üşüyorum ve bir halsizlik, bir ağırlık var ki üstümde sormayın gitsin. O yüzden çerezlik, kolay okunur içimi de ısıtacak bir şeyler aramaya koyuldum. Sanırım buldum aradığımı, hatta okudukça tam da aradığım şey olduğunu anladım. Yaz tatilinde okuduğum kitaplardan bir tanesi Firmin (Hümanist Entel Fare) dünya edebiyatını kitap kitap okuyan hatta kitapçıdaki bütün kitapları okuyan çok zeki bir fareyi anlatıyordu. Ben de ne okusam diye aranırken Bekir Çoşkun’un Pako’ya Mektuplar’ını gördüm rafta bir ara aklıma Firmin de geldi onun ne bulursa okuma merakı, daha sonra neden olmasın dedim ve başladım okumaya. İyi ki başlamışım kitap iki gün içinde, büyük bir keyifle okundu bitti. Yeni şeyler de öğrendim bu arada, angıt kuşunun tek eşliliği, dilimize angut kelimesinin buradan ama yanlış şekilde girişi, insanların en azından Bekir Coşkun ve eşinin, doğaya ve hayvanlara nasıl da güzel ve özel bir pencereden baktığı. Yaşasın sadece ben değilmişim doğaya böyle gözlerle bakan, tomurcuğun çiçek açtığını izlerken, inanılmaz bir haz alıp, aç kalıyorlar diye, balkonumu batırmalarına bu yüzden sürekli söylenmeme inat, kışın karda, yağmurda güvercin besleyen. Siz okumaz iseniz bile lütfen çocuklarınıza okutun Pako’ya Mektupları, okutun ki güzel atan yüreklerin, neleri paylaşıp, nelerle mutlu olduklarını, hatta nelere ağladıklarını, insan yüreğinin böyle atar ise daha paylaşımcı, daha duyarlı olduğunu, bir eşeğin 4x4’den bile daha dayanıklı, bir köpeğin ölümüne sadık olabileceğini ve angıt kuşunu bilsinler, tanısınlar ve sevsinler….

Hiç yorum yok: